Sanallaşma, mutasyon ve çaresizlik
Bu yazı, 2024 sonunda ABD’de yaşanan üç örnek olay ve düşündürdükleri üzerine.
İtalyan sanatçı Maurizio Cattelan'ın “Komedyen” adını verdiği "duvara bantlanmış muz" çalışması, 2019 yılında 120 bin dolara alıcı bulmuştu. New York’taki Sotheby's müzayede evi üç sanal kopyadan birini yeniden satışa çıkardı. “Eser”, 21 Kasım 2024’te yapılan müzayedede 6,2 milyon dolara “kripto girişimcisi” Justin Sun tarafından satın alındı. Basın toplantısında duvardaki muzu çıkarıp yiyen Çinli Sun, ayrıca Trump’ın desteklediği bir kripto para birimi projesi olan World Liberty Financial’a 30 milyon dolar yatırım yaptığını söylemiş.
Cattelan, hicvi bir eleştiri yöntemi olarak kullanan bir sanatçı olarak tanınıyor. Burada konuyu sanat yönünden değerlendirmeye kalkışacak değilim. Catellan’ın, duvara bantlanmış muzla piyasa-sanat ilişkilerini aşağılamak, eleştirmek istediği anlaşılıyor. Olayın ironisi, piyasayı eleştirmek için yaratılan bir sanal yapıtın piyasa tarafından nesneleştirilip böyle akıl almaz bir parayla ödüllendirilmesinde saklı.
Bu olayın kıssadan hissesi şu: Güncel kapitalizmde değer sanallaşıyor. Blokzincir teknolojisiyle yaratılan NFT (Non-Fungible Token) Türkçeye İngilizce baş harflere uygun olarak Nitelikli Fikri Tapu (NFT) olarak çevriliyor. Benzersiz, birbirinin yerine geçmeyen dijital ya da sanal varlık belgesi anlamına geliyor. 2020’lerin başlarında sanal evren (meta verse) söylemiyle parlatılmış ama ekonomik bir araç olarak beklenen ilgiyi yaratamamıştı. Bu son olay, sınırda kapitalizmin yeni normalinde, değerin nesneden ve içindeki toplumsal emek zamanından kopuşunu simgeleyen bir öncü örnek olduğu, geleceğin suretini bugünden gösterdiği için büyük önem taşıyor.
ABD seçimlerinden sonra Donald Trump ile Elon Musk ikilisinin fiili iktidarları başlamadan önceki söylem ve eylemleri, en ileri modeli üzerinden kapitalizmin geçirmekte olduğu mutasyonu anlatıyor.
Trump milyarder bir iş adamı. Forbes’in aktardığına göre 6.2 milyar dolar (212,3 milyar TL) serveti var. ABD’yi, devasa askeri gücünü de arkasına alarak oligopollerin öncelikleri doğrultusunda büyük bir şirket gibi yönetmeye eğilimli olduğu biliniyor. Panama Kanalı'nı, özerk bir Danimarka toprağı olan Grönland'ı ele geçirmek için gerekirse askeri güç kullanabileceğini, ABD-Kanada sınırının kaldırılması için ekonomik baskı yapacağını açıkladı. Kanada’nın ABD’nin 51. eyaleti olması gerektiğini söyledi. Bunlar, Trump tarzını yansıtan onlarca örnekten yalnızca birkaçı.
Trump’ın kabinesi milyarderler geçidi gibi. Seçim sırasında ve sonrasında Trump'ı açık ve hiperaktif biçimde destekleyen Elon Musk 442 milyar dolara ulaşan servetiyle dünyanın en zengin kişisi. Bilişim oligopollerinin başını çekiyor.
Elon Musk, Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na getirileceğinin duyurulmasından bu yana ABD başkanı gibi davranıyor. Washington Post, Musk’ın "gölge başkan" olduğunu yazdı. “Başkan Musk, yardımcısı Trump!”, “Elon Musk eş başkanmış gibi davranıyor”, “Musk gölge başkan mı?” cümle ve soruları gazetelerin manşetlerine çıktı. Musk’ın, Kongre’deki cumhuriyetçileri etkileyerek Trump’tan habersiz hükümet bütçesini kapatma girişimi son anda önlenebildi. Trump, kendine özgü tuhaf uslubuyla Musk’ın ABD’de doğmadığı için başkan olamayacağını açıkladı! Bütün bunlar olurken, seçilmiş başkan yardımcısı J.D Vance’ın adı bile geçmiyor.
Musk dünya siyasetinin her başlığı üzerine söz alıyor; kendinde başka ülkelerin iç işlerine karışma, dünyaya ayar verme gücü görüyor. 23 Şubat’ta Almanya’da yapılacak seçimler için "Almanya'yı sadece AfD kurtarabilir" diyerek açıkça bu aşırı sağ/neofaşist partiyi destekledi. İngiltere’de İşçi........
© Gazete Duvar
