Bir Temmuz gününden bir Haziran gününe
Rampadan salıverilmedikçe çalışmayan eski Bedford kamyondan bozma su tankeri tozlu köy yolunda pür dikkat ilerliyordu. Bölgenin düşman unsurlardan ne derece temizlendiği belli olmadığından şoför koltuğunda oturan ellili yaşlarındaki “yaşlı” mücahit de araçta yardımcı rolünde seyahat eden, daha bıyıkları terlememiş onbeşlik delikanlı da pür dikkat çevreyi kontrol ediyordu.
Kamyon o kadar eskiydi ki aküsü olsa da herhalde yine de yokuş aşağı salınmadan çalışmayacak gibiydi. Tekrar çalıştırılması bir “ihtiyar” ile bir “çocuğun” itmesiyle mümkün görülmediğinden kamyonu durdurmadan bozuk köy yolunda dikkatle ilerliyorlardı.
“Az kaldı” dedi ihtiyar mücahit. “Az sonra asfalt yola çıkınca hızla ilerleriz askerimizin ikmal noktasına” dedi. Ağır bombardıman sesleri gelse de uzaktan, uzaktan tek düşman unsuruna rastlamamışlardı o ana kadar. “Sağda da solda da çok kısa mesafede Rum köyleri var. Tamamen temizlenmiş olmayabilir. Birileri bu emin sandığımız bölgeye sızmış da olabilir. Aman dikkat et” diye uyardı ihtiyar, delikanlıyı.
Zavallı çocuk zaten korkudan biraz daha küçülmüş, kısık gözlerle temmuz sıcağında aralıksız pür dikkat ufuk tarıyordu. “İlerde solda!” dedi birden. “Birisi var sanki, çömelmiş gibi.” İhtiyar istifini bozmadan “Tek kişi mi? Emin misin?” diye sordu.
Daha henüz “Şimdi görünmüyor” demişti ki delikanlı bir silah patlaması sesi duydular. Sonra bir daha, bir daha peş peşe ses gelmeye başladı. Ne olduğunu anlamaya fazla uğraşmalarına gerek kalmadan iki ateş arasında kaldıklarını fark ettiler. O ana kadar kamyonun durmasına sebep olmadan ağırca gaza basan şoför bir yandan hedef küçültürken diğer yandan da gaz pedalını kökledi, kamyon adeta kükreyerek ileriye fırladı. Kısa sürede silah sesleri giderek geride kalmıştı ki Türk taarruz hattının ilerisine geçtiklerini fark ettiler. Neyse ki Rumlar kaçmakla meşguldüler.
Solda, taşocağı yakınındaki mücahit........
© Gazete Durum
visit website