Dünyanın verisi
Amerikan seçimlerinin ertesinde Trump ve şimdilik sağ kolu gibi görünen Elon Musk sahneye CEO’larla arzı endam eyledi. Teşekkür konuşması için başkan ve Musk’ın o sahnedeki mesajı sadece Amerikan halkına değildi. Teşekkürü seçmenlerine yaparken dünyaya da “kapitalizmin dibine vuracağız” demek istiyordu. Zuckerberg ne hikmetse Trump kazanır kazanmaz aşı ile ilgili dünyayı yönlendirdiklerini itiraf etti. Aslında biz sadece bir kuluz emiri alır ve uygularız demeye getiriyordu. O sahneden Zukerberg biliyorsunuz Meta sahibi (yani biz öyle biliyoruz tabi), Jeff Bezoz (Amazon kurucusu), Tik Tok yöneticisi Çinli Shou Zi Chewve tabi X’in sahibi Musk ile verdikleri mesaj neydi? Bizim için bu sahnelerden verilen mesajlara neden önem atfediyoruz? Savaşların top, tüfek, tank ve süvarı ile meydanlarda mertçe yapılmadığına göre günümüzde gücün yeni terminolojisi nedir? Tüm bu sorulara siz de ben de kafamızda yanıt arayalım.
Büyük veri safsatası
Prof. Dr. Nabi Avcı “Büyük veri, Hikmetten Bilgiye Doğru Yaşanan Düşüşün Son Noktasıdır” diyor. Peki büyük veri dediğimiz şeyi bize nasıl veriyorlar. Koca koca verilerin en son ne zaman hepimizi etkilediğini hatırlıyor musunuz? Kovit salgın sürecini hatırlayın. Her akşam ekranlardan ölenlerin, entübe edilenlerin ve buna mukabil aşı olanların sayısı açıklanıyordu. Hepimizi aynı anda ilgilendiren ve ne zaman düşecek salgına yakalananların sayısı diye kendimize soruyorduk. Çünkü özgürlüğümüz bu verilerin seyrine bağlıydı. Aslında neresinden bakarsanız bakalım çok aciz bırakılmışız. Oysa bu sadece veriydi. Yani verilen sayılar. Sayı bilgisiydi sadece. Ama almak istediğimiz bir şey olup olmadığından emin olmadan verilen şeylerdi. Şey diyorum farkındaysanız. Sadece şeylerdi; derinliği olmayan ve neden verildiği anlaşılmayan bütün dünyayı bütün ailemizi bütün hayatımızı etkileyecek olan dev verilerdi.
Veride hikmet olur mu?
Fransız şair Eliot 90 sene kadar önce ne demiş bakalım; “Eskiden hikmet vardı; hikmeti bilginin içinde kaybettik, bilgiyi hikmet zannediyoruz. Bilgi vardı; bilgiyi de enformasyonun içinde kaybettik, enformasyonu bilgi zannediyoruz!”. Big data denilen şey hiçbir kıymetin yerine geçemez. Ama gelin görün ki sahnede dizilmişler bize neyin önemli olduğunu dikte etmeye çalışıyorlar. Hikmetten veriye doğru olan anlam düşüşünün ve adeta cahilce birbirinin yerine geçen şeylerin içinde boğulan bir güruh var artık. Ferrarisini satan bilgeyi hatırladınız mı? Sahi o kitabın satış verilerini biliyor muyuz? Çok zor değil. Arama motoruna girer bulursunuz, saniyeler almaz. Peki bu bize nasıl bir hikmet kazandırır. Ya da nasıl bir bilgi? Bilgisayara yüklenmiş bilgiyi seslendirmek, görsele dökmek nedir ki? Bilginin temelinde ne olmalıdır? Sorusunu sormalıyız kendimize. Neyi aramalıyız bilgide. Filistin’de yaşananları sayılarla ifade etmenin amacı nedir? Bir kişi ile 1000 kişinin öldürülmesi arasında sayıdan daha kıymetli bir anlam yok mu? Birbirimizi anlamayalım, uydurulmuş şeylerle oyalanalım diye elimize tutuşturulmuş şeyden ibarettir veriler.
Yüzeyde kalmamız isteniyor
En değerli madenler derinlerde. En içli sızılar kalbin ta en derinlerinde. Meyvelerin tohumları içlerinde. Allah yarattığı her şeyi tohuma mührünü koymuştur. Tohumun kuruması köksüzlüktür. Köksüz insan ancak yüzeyde suretiyle yüzen bir cesetten farkı yoktur. Alemin bilgisi hikmetin içinde gizlidir. Hikmetten kopuk her bilgi derinlere nüfus edemez. Bilgi de enformasyon değildir. Enformasyon nedir o zaman? Yüzeyde kalandır. Dedikodudur ve hiçbir şeydir. Yüzeydekilerle oyalanırsan sormazsın, kolaycılığı tercih edersin. Sıradan olursun. Hakikat ile bağını kesersin. Eylemlerimizi kendimiz değil medya verilerinin sonuçlarına göre belirliyoruz. Bizden istenen şey istediğimiz şey haline getiriliyor. Hakikati arama isteği bozuldu ve artık toplum parçalara bölündü. Bölündükçe sahnedekilere daha çok kazandıracağız. Öyle bölüneceğiz ki kendi benliğimizi tamamen unutup sadece bir veriler havuzunda yüzerken bulacağız kendimizi. İstenilen bu ama hakikatin murat ettiği bambaşka. O halde ne yapmamız gerektiği apaçık ortada.
Güzel Türkçemiz
Kosova’da yer alan Lipyan belediyesi Türkçeyi resmi dil olarak kabul etti. Bu karar Kosova’daki Türk nüfusunun güçlenmesi ve bölgedeki haklarına sahip çıkması ile kültürel çeşitliliğin korunması bakımından önemli bir karar. Bu karar emsal olabilir ve balkanlardaki diğer ülkelerde de benzer girişimler gerçekleşebilir. Sonuçta Osmanlı bakiyesi balkanlarda yaşayan Türkler var. Geçen sene Türk devletleri teşkilatı olarak ortak Türkçe alfabesi kararından sonra bu tür haberlerin duyulması gurur verici. Bunu artı hanesine rahatlıkla yazabiliriz. Peki........
© Gazete Damga
visit website