Çocuklarımız kurban edilmek isteniyor
Toplumumuz ciddi bir şekilde bozulma içinde. Ahlaksızlık, cinayetler, hırsızlık, duyarsızlık, hırs almış başını gidiyor. Öte yandan da yaşanan cinnet ötesi olaylara göstermek zorunda kaldığımız tepkiler var. Fakat bu tepkiyi hep belirli insanlar yaşıyor. Çünkü bu kadar acımasızlığın acısını hissetmek onlara düştü. Bir anda oldu her ne olduysa. Ramazan ayındayız. Her yer huşu içinde olmalı, değil mi? Camiler evet dolu ama hissiyat yok. Namaz kılınacak mekânda dahi insanlar yer kavgasına düşüyorlar. Suratlar nefretle bakabiliyor. İğrenerek atılan bakışlarla din kardeşine veya insan kardeşine acımasızca davranabiliyor. Ben yine hayretteyim. Aramızda bu konuları konuştuğumuz insanlar hep aynı insanlar ve bir elin parmaklarını geçmiyor. Bunu söylemek zorundayım. Kötülük ve kötüler çoğaldı. Azınlıkta kaldık.
Yeni değil ama çok da eski değil. Dünya neredeyse 100 yıldır medya üzerinden şeytani ritüellere sahne. Bunu önce gizli, kapaklı yaptılar. Alttan altta vererek mesajları yaydılar. Oyunların içine müziklerin içine şeytanın sözlerini fısıldadılar. Sevgisizliği yaydılar. Onun yerine başarıyı yücelttiler. Başarılı insan kutsandı. Anne, babalar çocuklarını önce başarı için kurban ettiler. Özgürlüğü öne çıkardılar. Her yerde her şey için özgürlük dediler. Bugün ardı arkası gelmeyen bir özgürlük bunalımın içinde insanlık. Dindarı, dinsizi aynı anlamsızlıkta hapsoldular. Şeytan alaycı kahkahaları arasında bizden çocuklarımızı yani neslimizi kurban etmemizi istedi.
Sahi özgürlük neydi? Şimdi insanlık dijitalizmin pençesinde gönüllü köle olmuş kendini özgür sanıyor. Çocuklarımızı kurban veriyoruz haberimiz yok. Bırakın yapsınlar bırakın içsinler, yesinler diyen sözüm ona düşünmeyen beyinlerin dayattığı sözlerden yola çıkıldı. Şeytan her yerde. Çocukların ruhuna girildi. Ebeveynler artık onlara ulaşamıyor. Uçurum büyüdü ve en nihayetinde büyük bir aldanmanın içinde insanlık. Derinleşemeyen yüzeyde yüzen ve öylesine dalgaların götürdüğü yere giden bir bilgisizlik denizinde sürükleniyoruz. Sanıyoruz ki onca bilgi elimizin altında. Çocuklarımız her şeyi bildiğini zannederek otoriteye kafa tutuyor, küçümsüyor. Hele okullar ve öğretmenlerle ilişkiler neredeyse sıfır düzeyinde. Öğretmen saygısızlıktan öğrenci de egodan yakınıyor. Ne oldu da çocukların her kesimle iletişimi bu derece koptu?
Katil çocuklar güzel çocukları öldürüyor bıçak darbeleriyle. İnanabiliyor musunuz? Orta yerde hepimizin gözü önünde gerçekleşiyor. Öte yandan güzel çocuklar Filistin’de bombalarla öldürülüyor. Çocukların inançları ifsat ediliyor dijital evrendeki her türlü mesajlarla. Çocuklar cinnet geçirip intihar ediyor. Nedeni bilinmiyor. Öte yandan çocuklar yıllardır sınavlara kurban ediliyor. Çocuklar çocuk olamadan büyüyemeden depresyonla tanışıyorlar. Bir garip hal aldı dünya. İçe kapanık, fazla dışa dönük, yerinde durmayan türlü türlü çocuklar var. Elinde sürekli cep telefonuna yapışık yaşayan çocuklar evrenindeyiz artık. Çocukların iktidarında bir dünya kurdurdular. Onlar çocukları yönetirken çocuklar da bizi yönetiyor. Birileri çocuklarımızı kurban edelim istiyorlar. O birileri nesilleri bozarak, bozulamayanları da bombalayarak geleceği şekillendiriyorlar.
Nasıl savaşacağız bu güruhla, umutlarımızın katilleri ile nasıl baş edeceğiz? Her zamanki gibi iyilerle kötülerin savaşının bir başka türlüsü ile baş başayız. Ancak iyiler kazanmalı. Kötülerin ilerlemesine fırsat vermemeli. İyi olanla birlikte umudumuzu sürekli beslemeliyiz. Bizi ayakta tutacak ancak budur. Ancak fiiliyatta da umudumuzu yitirmemeliyiz. Bunun için de davamız olmalı. Birileri davasız, amaçsız sadece zevk peşinde koşan bugün mutlu olsun yarını sonra düşünsün diyen kuşaklar istiyor. Çünkü böyle nesiller kolay yönetilir. Çünkü böyle insanların davası olmaz. Davası olmayan insanın insanlığı da kalmaz, vatanı da kalmaz. Sevgi evet tek ilacımız sevgi olacak. Ne yapay zekanın verebileceği ne de dijital dünyada bulunabilecek katıksız bir sevginin kollarında büyümeli çocuklarımız. Umutsuzluğun panzehiri sevgidir. Allah sevgi ile yaratıysa bize de düşen sevmektir. Biz çocuklarımızı ancak sevgiye gark ederiz.
Ahhhmed
Bir Ahmed geçti bu dünyadan. Kuyruklu yıldız misali ender rastlanacak bir ışık, gözümüzün önünden kaydı geçti. Yusuf yüzlü! Hepimizin kalbine bir ah saplandı. Ah ki ne ah! Züleyha bir gördü âşık oldu meleğin yüzüne. Bir öpücük konmuş ilahi suretten, alem kıskandı o öpücüğü. Kimin yâri idi bu güzel? Annesinin mi? Babasının mı? Sevgilisinin mi? Kim bilebilirdi ki kimseye yar olmayacakmış. Zamanın çocuğu değilmiş. Bir görünmüş, pir görünmüş. Bu kadar işte. Sonsuzluğun nuruna aitmiş. Kimin yâri imiş? Anladınız mı ey erenler? İlahi olanın en sevdiklerindenmiş. Kalplerimiz nişangah oldu Ahhhhmed diyerek. Günler geçti, aylar geçiyor mevsim mevsim çiçekler açıyor şimdi o yerde. Senin yerin neresi annesinin Yusuf yüzlüsü? Bir bilinmezlikte, yürekler acı içinde, ey Adl olana sığınan gönüller için sabır yağdır Mevlam. Niyet ölümsüzü bulmaksa Ahhhmed o kapıdan geçmiş. Gözlerin kamaştığı bir nur Ahmed’in yerinde durur. Salıncak gibi bir o dünya bir bu dünya sallanır. Göz açıp kapanıncaya kadar aralanacak o kapıdan geçecek anacığı, babacığı. Züleyha’ya bile kalmadı Yusuf. Bu dünya yalan bu dünya dolan. Her kim inandı dünyanın rengine aldandı boydan boya.........
© Gazete Damga
