Ara Güler Müzesi
Bomontiada’ya her gidişimde bir şekilde yolum Ara Güler Müzesi’ne düşer.
Kimse zorla sokmaz sizi içeri. Öyle gösterişli tabelalar da yok. Orası sessizdir. Mütevazıdır.
Aynı Ara Güler gibi.
İçeri adım attığınız anda bir şeyler değişir.
Bir müze salonuna değil de geçmişten kalma bir sokakta yürüyormuş gibi hissedersiniz
kendinizi. Tozlu kaldırımlar, eski kahvehaneler, yağmurdan kaçan insanlar...
Ara Güler’in fotoğraflarında güzellik adeta bir çatlamış duvarda, bir esnafın avucundaki nasırda, bir balıkçının sabah erken saatlerdeki yorgun bakışında saklıdır.
İstanbul burada sahicidir.
BELGESEL FOTOĞRAFÇILIĞIN GÜÇLÜ İSMİ
Ara Güler belgesel fotoğrafçılığın en güçlü isimlerindendi.
O her fotoğraf çektiğinde hikâye de yazdı bir şekilde.
Sanatçılardan sokaktaki insana, tarihi anlardan unutulmuş köy yollarına kadar hayatın her halini kaydetti.
Bu yüzden ona “İstanbul’un gözü” dense de aslında tüm dünyanın hafızasını fotoğraflayan biriydi.
Müzenin hikâyesi de samimidir.
2016 yılında Ara Güler ile Doğuş Grubu arasında bir iş birliği başladı.
Ara Güler’in yıllar boyunca arşivlediği yüzbinlerce fotoğraf, temas ettiği her belge, eski makineleri...
Hepsi tek tek toparlandı, tasnif........
© Gazete Damga
