Kış ikindi sohbetleri!
Öğleden sonralarının, en güzel saat, en mahmur saati, hafif acıkmış, hafif yorgun, işte tam zamanı.
Sıcacık bir kahvenin, sıcacık bir çayın mis gibi kokusu.
Yanındaki kek ya da kurabiyenin verdiği mutluluk hazzı.
Sıcacık çay, sıcacık kahve yanında bir dilim kek ve kurabiye ve yanında dost sohbeti.
Bizden öncekilerin yakaladığı, bizim de yarım olarak yakaladığımız aheste zevk zamanları.
Dostlarla aheste saatleri.
Ya şimdilerde.
Hızlı, acele ve her şeye koşarak geçen bir hayat.
Bu acelede kimse kimseyi dinlemez oldu, kimse kimseye dikkat etmez oldu.
Aslında, tam olarak kendinden başka kimse kimsenin umuru değil hale geldik.
Kimsenin kıymeti yok.
Kimsenin ederi yok.
Çay kahve kokusunun yerine, buram buram menfaat kokusu yayıldı.
Herkes birbirine karamsarlık gazı verip dolaşıyor.
Kurtlu pirincin taşını ayıklamayı sana bırakıyor, kendisi kendi menfaatini ayıklamanın peşinde para kokusuna koşuyor.
Sana ne kadar, geçersiz kini nefreti varsa yüklemek için çabalıyorlar adeta.
Yahu.
Kediler utandı.
Hepsi ciğerci dükkanının önünde ciğer peşinde........
© Gazete Damga
