Anahtar Kelimeler (Ticâret)
Ticâret kavramı, hayâtımızın merkezine alınacak kadar önemlidir. Bu kavramı sâdece alışveriş, çarşı-pazar, dükkân, esnaf, müşteri gibi – kendi içinde önemli olsa da – sosyopolitik açıdan yüzeysel diyebileceğimiz kavramlar üzerinden alırsak, derinlemesine anlamada zorlanabiliriz.
Yaşayan filozoflarımızından Prof.Dr. İhsan Fazlıoğlu’nun şu tespiti, ticâret kelimesinin neden anahtar özelliğe sâhip olduğunu özetlemektedir: “İktisâdı olmayan düşüncenin itikadı olmaz.” Bu tespit, İslâmiyet için de geçerlidir, Marksizm içinde. Peygamber Aleyhisselâm, Hicret ettiğinde Yesrib’i Medine’ye dönüştürmenin ilk adımı olarak (Çağrı filminde gösterildiğinin aksine) mescid değil, İslâmiyet’in getirdiği ticâret kurallarıyla işleyen bir pazar kurmuştur. Karl Marks da ortaya koyduğu dünya görüşünü iktisâdî bakış açısına göre şekillendirmiştir.
Ticâretin geldiği beldede, ticâretle birlikte her şeyin alışverişi yapılır. Bilgi, kültür, inanç çeşitlilik kazanır ve çapraz döllenme gerçekleşir. Ticâretin câzibesi orayı bir câzibe merkezi yapar. Hz. Mevlânâ’nın yaşadığı dönemde hem siyâsî hem de ticârî merkez olan Konya’nın pazarlarında Türkçe, Arapça, Farsça, Kürtçe, Ermenice, Rumca, Kıptice, Süryânice gibi birçok dil eş zamanlı olarak konuşuluyordu.
Jack Goody bunu şöyle açıklıyor: “Mâlumat alışverişi tâcirler arasındaki mal alışverişine benzer. İnsan ticâret ortağının inanç sistemiyle değil, ne kadar alışveriş yapacağıyla, borcunu ödemede güvenilir olup olmadığıyla ilgilenir. Bu tâcirler bir kültürden diğerine geçiyor ve hem mal hem de bilgi aktarıyorlardı. Venedik kanallarının çevresinde Müslüman, İskenderiye sokaklarında Hristiyan tâcirler bulunuyordu.”(1)
Yâni ticâreti kendi cemaati, köyü, arkadaş çevresi hatta kendi ulusal sınırları içinde yapan ve dışarıya çıkmayan ve de dışarıdan girişe izin vermeyen tâcir, kültürel alışverişi ve çok renkliliği engeller. Bu yüzden ticâret kozmopolit olamaz ve kozmopolit ticâretin olmadığı bir yerleşim bölgesi, kozmopol yâni şehir veya medîne olamaz.
Goody şöyle devam ediyor: “Ürünler, yöntemler, kültür ve genel olarak düşünceler konusunda kaçınılmaz bir bilgi alışverişinde bulunuyorlardı. Dolayısıyla, yalnızca mal değil, bilgi aktarımı da oldu. Hristiyanlar Müslümanlarla, Müslümanlar Hindularla, Hindular........
© Gazete Damga
