menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Umut Şilan Oğurlu İle Dilan Hakkında Konuşmalıyız (2024) Üzerine Söyleşi

6 0
24.02.2025

1990 Kadıköy doğumlu yazar ve yönetmen Umut Şilan Oğurlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema Bölümü’nden mezun oldu. 2011 yılında Kırık (2011) filmi ile 1. Novartis Film Ödülleri’nde En İyi Senaryo ödülünü aldı. Mezuniyet projesi olarak Sen ve O (2013) adlı orta metrajlı bir film yazdı ve yönetti. Ayrıca çeşitli sanatçılar için müzik klipleri yönetti. 2022 yılında İstanbul Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. Son dönemde ise Dilan Hakkında Konuşmalıyız isimli kısa filmi ile büyük bir başarı elde etti.

Dilan Hakkında Konuşmalıyız, 31. Adana Altın Koza Film Festivali, 25. İzmir Kısa Film Festivali gibi ulusal ve uluslararası pek çok festivalde ödül aldı ve başarı elde etti. Umut Şilan Oğurlu ile Dilan Hakkında Konuşmalıyız üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Keyifli okumalar.

Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. ‘’Dilan Hakkında Konuşmalıyız’’ aslında hepimizin dertlendiği, sıkıntısını çektiği bir noktadan yaklaşıyor bize . Ama konunun işleniş biçimi o kadar hoş, nahif ve eğlenceli ki bu durum filmi bambaşka bir noktaya taşıyor bence. Senaryoyu kaleme alırken de filmi çekerken de sizi harekete geçiren çıkış noktası tam olarak neydi?

Öncelikle benimle röportaj yapmak istediğiniz için ben teşekkür ederim. Biz bu senaryoya çalışırken açıkçası izleyiciyle bu kadar ortak nokta yakalayabileceğimizi umuyorduk ama izleyicide böylesine bir karşılık bulacağı konusunda film ortaya çıkana kadar emin değildik. Filmin senaryosunun tamamlanması biraz zorlayıcı oldu benim açımdan. Ben kendi yaşantım üzerinden bir hikâye anlatmak istiyordum fakat hikâyeyi somutlaştırmak konusunda zorlanıyordum. Ben de tıpkı hikâyedeki gibi bir şey üretemeyen fakat bunun sebeplerini nerede arayacağımı bilemeyen bir noktadaydım diyebilirim. Fakat alaycı bir karaktere sahip olmam bu arayışımı -benim açımdan- biraz da eğlenceli kılmıştı. Bir de şöyle bir yanlış düşüncem vardı; yaşadıklarımın kendime has olduğu yanılgısına kapılmıştım. Bu sebeple bu kadar kişisel olduğunu düşündüğüm bir hikâyeyi anlatabilmek konusunda çekincelerim vardı. Bu gibi bir süreçte yardım alabilme umuduyla ilk başta Zeynep Dilan Süren ile iletişime geçtim. Onunla yaptığımız görüşmelerin ardından zaten aklımda olan mockumentary türünü denemeye ve bu hikâyeyi bu biçimle anlatmaya kesin karar verdim. Daha sonrasında Mislina Bağrıyanık ile senaryo üzerine çalışmaya başladık ve kendi deneyimimi onun perspektifiyle yeniden değerlendirme şansı bulmuş oldum. Mislina’nın da bana benzer bir mizah anlayışı olması iş birliğimizi çok kolaylaştırdı ve düşündüğüme bu kadar yakın bir yerden yazması da yaşadıklarımın bana özgü olmadığı konusunda düşünmemi sağladı. Senaryonun son aşamasında ise Ceren Ercan’ın danışmanlık yaptığı bir sürece girdik ve Ceren Hoca esasında yaşadığım ve bana özgü olduğunu düşündüğüm bu ruh halinin bir salgına dönüşmüş olduğunu fark etmemi sağladı. Bu noktada artık izleyici ile iletişim kurabileceğimiz konusunda kendime güvenimi oluşturmuş bulundum.

Filmin başında Dilan’ın kendini tanıttığı noktada tıkanması, aslında belki de anlatacak çok şeyi varken ne diyeceğini bilememesi içine düştüğün boşluğu ya da kendine olan yabancılaşmayı mı anlatıyor?

Dilan’ın tüm film boyunca aslında oldukça yumuşak bir ruh hali var. Şiddetli tepkilerden ziyade daha silik ve daha bezgin bir yerden yaklaşıyor çevresine. Filmin başlangıcı belki Dilan’ın en heyecanlı olduğu anlardan biri olabilir. Aslında o tiratta daha heyecanlı bir yerden başlayıp kendini tanıtabilmek için yeterince cümlesi olmadığını fark ettiği bir ruh haliyle yine düşüşe geçiyor. Bu esnada aslında kendisi de sorunun farkında ama onu direkt ve net bir şekilde ifade etmekten imtina ediyor. Aslında bu boşluklar sürekli zihninde olan fakat ifade etmediği düşünceler ile doluyor denebilir. Fakat bir noktada karar verip filmin en direkt cümlesini söylüyor. Bu sahne aslında Dilan’la ve onun kendini ifade etme sorunuyla bir tanışma gibi.

Dilan’ın odasındaki karmaşa ve bu karmaşanın ortasında, panoda asılı “Başlamak için iyi hissetmen şart değil; ama iyi hissetmen için başlaman şart” cümlesine ekstra dikkat çekiliyor sanki, yanılıyor muyum?

Kesinlikle yanılmıyorsun . Bu motivasyon cümlesi aslında bir yoga stüdyosunun reklam broşüründeydi. Seneler önce yaşadığım dairenin bulunduğu apartmanın........

© Film Hafızası