Karanlık Bir Güneyin Ezgileri: Sinners (2025)
Ryan Coogler’ın güney gotiği, western, korku ve aksiyon türlerini bir araya getirerek seyirciye sunduğu son filmi Sinners (2025), yönetmenin uyarlama veya devam filmi olmayan ilk uzun metrajlı filmi. Bundan önce Black Panther (2018) ve Creed (2015) gibi, var olan serilerin devam filmleriyle kendine kanonda bir yer bulmuş olsa da Sinners bu filmlerde olması gereken ve beklenen belirli aksiyon klişelerinden uzaklaşıp kendi yolunu çizen bir iş olarak ortaya çıkıyor. Sinners’ın her sahnesinde hissedilen yoğun tutkunun yapıtaşları Coogler’ın önceki filmlerinde atılmış olsa da bu ham orijinalliği ondan ilk defa gördüğümü söyleyebilirim. Birçok röportajında Sinners’ın da diğer filmleri gibi kendi hayatındaki insanlardan esinlendiğinin altını çizen Coogler, bu filmin Mississippi’li, Blues hayranı amcasına bir övgü olduğunu belirtiyor. Amerika’daki siyahî nüfusun Afrikalı kökenleriyle ve geleceğiyle oldukça ilgili olan yönetmen, bu filmde birçok sinema geleneğini ve tekniğini harmanlıyor.
Mississippi’de geçen filmin güney gotiğinden ilham alması şaşırtıcı değil, ki edebiyatta doğan bu korku türü her zaman ülkenin tarihinde gömülü olan acıların ve şiddetin vücut bulması, bu kötülüğün fiziksel bir hâle bürünmesi hakkında olmuştur. 1932 yılında, yani Jim Crow yasalarının yürürlükte olduğu dönemde, iki kardeş Chicago’daki gangster hayatlarından kasabalarına geri döndüklerinde, açtıkları dans mekânı hem kasabanın siyahî nüfusuna güvenli bir alan, hem de çıkar sağlayabilecekleri bir iş fırsatı olarak görürler. Filmin ilk yarısı, klasik bir dram filminin izlediği adımları takip eder. Bu geri dönüşle arkada bıraktıkları ilişkilerinin getirdiği çatışmalarla filmdeki karakterleri tanırız. Motivasyonlarını, hislerini anlayarak onlara yaklaşırız. Böylece filmin aksiyonla, vampirlerle, kanla ve ölümlerle dolu ikinci yarısının etkisini daha derinden hissederiz. Bu nedenle, sarsıcı dönemeçlerin anlatı içinde bir anlamı ve seyirci üzerinde derin bir etkisi olur. Bu noktada Coogler’ın diğer filmlerindeki uylaşımlardan ayrılmayı başardığını düşünüyorum.
Filmin ilk sahnesinde anlatıcı sesiyle verilen sözler, anlatının gerisi için bir çerçeve, onu izah eden bir harita görevi görür. Bu harita, müziğin iyi ve kötü arasındaki o perdeyi delme........
© Film Hafızası
