44. İstanbul Film Festivali Günlükleri-1
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen ve Türkiye’nin en köklü uluslararası film etkinliği olan İstanbul Film Festivali, bu yıl 44. kez sinemaseverlerle buluşuyor. Festival sponsorluğunu N Kolay’ın üstlendiği bu büyük buluşma, 11-22 Nisan tarihleri arasında İstanbul’u sinemanın farklı coğrafyalardan gelen en nitelikli örnekleriyle buluşturacak.
Bu yılki program, 139 uzun metrajlı ve 15 kısa filmden oluşan zengin ve iddialı bir seçki sunuyor. Usta yönetmenlerin son yapımlarından genç sinemacıların dikkat çeken işlerine, kült yapımlardan dünya prömiyerlerine uzanan bu kapsamlı seçki, hem uluslararası hem de yerli sinemanın nabzını tutuyor. Festival boyunca pek çok film dünya, uluslararası, Balkan ya da Türkiye prömiyerini İstanbul’da gerçekleştirecek.
Sadece filmleriyle değil, aynı zamanda söyleşileri, özel gösterimleri ve etkinlikleriyle de bir sinema şölenine dönüşen festival, 12 gün boyunca yönetmen ve oyuncularla izleyicileri bir araya getirecek. İstanbul Film Festivali, bu yıl da sinemanın dönüştürücü gücünü ve birleştirici dilini şehirle buluştururken, sinema kültürünü hep birlikte yeniden düşünmeye çağırıyor. Festivalin basın sponsoru Fil’m Hafızası olarak festivali an be an yerinde takip ediyor ve filmlerden edindiğimiz deneyimleri sizlerle paylaşıyor olacağız. Keyifli okumalar…
Köln 75 (Yön. Ido Fluk, 2025)
Bazen bir film, bir konserin değil, o konserin imkânsızlığına rağmen gerçekleşmesinin hikâyesini anlatır. Köln 75, caz tarihine geçen efsanevi bir performansın sahne arkasını konu alıyor ama bunu bir müzik filmi gibi değil, bir varoluş mücadelesi gibi yapıyor. Keith Jarrett’ın 1975’te Köln Operası’nda çaldığı ve tarihin en çok satan solo piyano albümüne dönüşen The Köln Concert’in etrafında dönen film, esasen iki yalnız figürün – genç organizatör Vera Brandes ve tam anlamıyla bir looser olan Jarrett’ın – birbirine temas etmeden ortak bir yaratım anına ulaşmalarının hikâyesidir.
Keith Jarrett’ın filmdeki müziklerinin kullanılmamış olması büyük bir eksiklik gibi dursa da, yönetmen Ido Fluk bunu bir avantaja dönüştürüyor: Gerçek sesi değil, anın kırılganlığını ve mucizesini duyuyor seyirci. Yani film, Jarrett’ın piyanosunu değil, boşluğun içini doldurma kararlılığını dinletiyor.
Film, zaman zaman kendine fazla güveniyor; izleyiciye duyguyu değil bilgiyi anlatmakla meşgul oluyor. Ama yine de Vera’nın ayakta kalma savaşı, kadın olmanın, genç olmanın ve ciddiye alınmamanın sinir bozucu gerçekliğini fazlasıyla hissettiriyor. Brandes’in “Bu bir konser değil, bir macera!” diyerek direndiği her an, Jarrett’ın çalmak istemediği piyanonun başında aldığı her nefesle yankılanıyor. Günün sonunda Köln 75, ne cazın ne de sinemanın sınırlarına hapsoluyor. Çünkü bu hikâye, müziği çalanın değil, onu mümkün kılanın hikâyesi. Ve o hikâye, bazen notalardan çok daha fazla titreşim yaratabiliyor.
Film, 12 Nisan Cumartesi 21:30 * Cinewam City’s 7 ve 17 Nisan Perşembe 19:00 Paribu Cineverse Nautilus’da tekrar gösterilecektir.
2073 (Yön. Asif Kapadia, 2024)
“Umarım biri bunu bulur.” diye başlıyor 2073, bir hayaletin sesinden yükselen umutsuzlukla. Asif Kapadia’nın sinema ile kehaneti iç içe geçirdiği bu distopik docu-drama, izleyiciyi........
© Film Hafızası
