menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kalk, Çalış, Başarısız Ol…

30 42
20.01.2025

“Birkaç İyi Adam”

Yönetmenliğini Rob Reiner’ in yaptığı, Tom Cruise, Kevin Bacon, Jack Nicholson’ un başrollerini paylaştığı 1992 Hollywood yapımı bir film…

Küba sınırındaki bir askeri birlikte erlerden biri öldürülüp iki er cinayete sebep olmaktan yargılanmaya başlar. İşin hazin yanı, ortada yasa dışı bir emir(ritüel) ve bu emri veren Birleşik Devletlerin kudretli albayı Nathan R. Jessup vardır. Tüm deliller karartılır ve cinayet iki masum erin üzerine yıkılmaya çalışılır….

Erleri savunmak için görevlendirilen donanma avukatı Daniel Kaffee başlangıçta işi ciddiye almayan, hiçbir davaya çıkmamış, deneyimsiz biridir… Detaylar filmde izlenebilir. Benim için kritik nokta; belli bir aşamadan sonra herkesin korktuğu, tedirgin olduğu ve doğal akışında aksa öylece kapanacak (ama iki masum askerin ceza almasıyla sonuçlanacak) bir davada, birden olayın arka planının fark edilmesiyle harekete geçen vicdan ve yüksen onurla, davanın bir namus, bir varoluş mücadelesi haline gelmesi…

Herkesin gerçeklerden kaçtığı zamanlarda bile, gerçeğin ortaya çıkmasını varlık ve onur mücadelesi olarak gören “birkaç iyi adam” her zaman olagelmiştir.

Filmin son sahnesi gözleri yaşartır ve hep bir ümidin olduğu duygusunu izleyicilere yaşatır.

Hep aklıma gelir… Toplumsal çürümüşlüğün/tükenmişliğin/yozlaşmanın sürekli dillendirilmeye çalışıldığı bir dönemde… ya da türümüze ait tarihin hep güç, tahakküm ve ekonomi politik nazarda sınıf mücadelesi üzerinden sürekli zulüm ürettiği gerçeğini fark etmeye başlayıp, hep olumsuzu, hep tükenişi ya da zulmün stabil kalmasına mani olabilecek, (arada da olsa) birileri(iyiler) olur mu diye düşünürken, hakikaten böyle zamanlarda “birkaç iyi adam” hep çıkmıştır.

Bu iyi adamların en öne çıkan özelliği, kendilerini katı bir inanca ya da kimliğe hapsetmemeleri, yaşamayı sadece onurlu yaşamak olarak görmeleri, zulme/haksızlığa/yanlışa renk biçmemeleri, birilerine yapılan yanlışı/haksızlığı kendilerine yapılmış gibi görebilmeleri, bireysel çıkarları akıllarına bile getirmemeleri ve cesur olmalarıdır.

Bir Akademisyen:

Bu girişi yapmamın nedeni, bir akademisyen ve o akademisyenin fırından yeni çıkmış kitabını gündeme getirmek istemem. Kitabın adı, “Kalk, Çalış, Başarısız Ol”… Yazarı Prof. Dr. Behçet Yalın Özkara. Kendisi Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde öğretim üyesi olarak (kendi deyimiyle) çalışmaya çalışıyor. Günümüzün en başat kitle iletişim aracı olan Youtube platformunu etkin kullanan birisi. Behçet Hoca sıra dışı bir kişilik. Daha çocukluğundan beri tüm varoluşunu “akademisyen” olma üzerine inşa ederken, bu hedefine ulaşma sürecinde karşılaştığı vicdansız, hukuksuz, gayri ahlaki olaylara bizzat tanık olması onu rahatsız etmiş ve bu tür yanlışlıkları kamuoyuyla paylaşmayı sosyal medya vasıtasıyla kendine şiar edinerek gündeme gelen “birkaç iyi adamdan” biri.

Sosyal medya hesabındaki gelirleri bireysel kazanç için kullanmayan, bu gelirleri daha çok “eğitim” konusunda faaliyet yapan belli yardım kuruluşlarına aktaran ve hesabını da açıkça kamuoyuyla paylaşan biri. Günümüzde popülerleşen ve bir kazanç kapısı haline gelen sosyal medya hesaplarını kaç kişi bireysel kazancın dışında, eğitime/öğrenciye, yardıma muhtaç kesimlere vermeyi düşünür ve buna dair hesap bilançosunu kamuoyuyla paylaşır?

Bir şeyleri değerlendirirken, o şeyle ilgili olarak soyut, duygusal/romantik yani........

© Fikir Coğrafyası


Get it on Google Play