menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İnsan Olmak ve Anlam Arayışı

13 0
26.03.2025

İnsan olmanın dayanılmaz yükü altında ezilmemek için var gücümüzle hayata sarılıyor, daha bir hevesle kucaklıyoruz dünya nimetlerini. Üstelik hiçbir insani/ahlaki ölçü olmadan. Yeter ki güçlü olalım. Güçlü olalım ki, kimse hesap sormasın ve ihata ettiğimiz nimetler daha bir çoğalsın. Bitimsizlik arzusu tüm benliğimizi kuşatmakta. Yaşamın bir sonu olduğunu biliyor olmamıza rağmen, bu gerçeği itina ile teğet geçiyoruz. Farkında olma hali bizim için istenilen bir hal değil. Farkındalığı ıskalamak yükümüzü hafifletmekte. Kolayı tercih etmemizin elbet bir sebebi olmalı.

Neyin farkındalığına varmalıyız? Neyi fark edeceğiz? Nasıl fark edeceğiz? Fark ettikten sonra ne yapacağız? Nasıl ve kiminle hangi zeminde neler yapmamız gerektiğinin cevabını aramanın yanında; tüm bu soruların tek bir cevabının olmadığını da fark etmek, ayrı bir farkındalığı gündeme getirecektir.

İnsan olmakla nasıl bir serüvenin içine atıldığımızın farkında mıyız? Farkında olduğumuzu zannedip, farkındalığın sorumluluğundan kaçmak ya da gereğini yapmamak, kendimizi gönüllü aldanmaya terk etmek değil midir? Bu sorular karşısında verilecek net bir cevabın olmaması da; neyin farkında olduğumuzu bize gösterir? Yahut olmadığımızı…

Bu çatışmalar/çelişkiler devam edip dururken, bize bahşedilen hayatı hangi alfabeden okuyacağımıza dair bir belirleme yapmak gerekecektir. Mutluluk denilen şey nedir? Buna dair seçilen semboller, ritüeller, kabullenişler bizi mutlu eder türden şeyler mi? Ailemiz ve çevre tarafından önümüze sunulan yaşam programlarından hangisini seçmeli… Dalgalanan okyanus bizim için ne anlam ifade etmekte… Okyanusun hangi davetine icabet edelim; derinlere mi dalalım; yüzeyde kalmanın bir çaresine mi bakalım? Yüzeyde kalmak bizi kurtarır mı? Yanımızda bir hava destek unsuru olması gerekmez mi? En iyisi can simidi….Yüzme öğreneceğim derken ansızın teknik bir hata sonucu hayatı yarıda bırakmakta var işin sonunda. En iyisi dingin bir limana sığınmak…

Şeyh Sadi’ ye sormuşlar insan nedir? “İnsan, Yek katre-yi hunest ve hezar endişe.” demiş. Bir damla kan ve bin dert. Bir damla kan bin derdi çekmeye namzet hazır beklemekte insan… Varoluşumuz bin derdi çekmeye mi bağlı; yahut, bin derdin çekimine göre mi anlam kazanabilmekte? Elbet bir anlamı olmalı dertlenmenin, elbet bir açıklaması olmalı binlerce derdi kendine muhatap alan insanın… Sınırlı zaman içerisinde, sınırlı mekânla kısıtlanan bir yaşama nasıl bir anlam yüklemeli ki binlerce dert çekmeye değsin.

İnsan kendi varlığına dair çelişki ve problemleri çözmede çoğu kez aciz kalır. Daha çok bu çelişkilerin çözümü için........

© Fikir Coğrafyası