Kafamızdaki Sesler Susunca İçimizde Bir Canavar Uyanır
Kafasındaki tüm farklı sesleri susturmuş insanları çok tehlikeli bulurum...
Beyinlerinin boşluğunda “her şeyi çözmüş”, “mutlak doğruya erişmiş” tek bir ses yankılanır durur böyle tiplerin.
Acabaları yoktur, tereddütleri yoktur, şüpheleri yoktur.
İnsanların ruhlarında onulmaz yaralar açtıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edebilirler.
Ahlaki, vicdani, insani sorumluluklar hissetmezler.
Hızlı karar alır, faturası ne olursa olsun kararlarını göz kırpmadan uygulamaya koyarlar.
Fakat bir çok insan özenir bu “kafaya”!
Kafalarımızdaki sesler korosundan ahenkli sesler çıkarmak kolay iş değildir.
Bunda zorlananlar, huzurun diğer her sesi boğan tek bir sese sahip olmakta olduğunu sanırlar.
Halbuki kazın ayağı öyle değildir.
İnsanı “insan” yapan o iç çatışmaların, şüphelerin ve sorgulamaların eksikliği arzulanacak bir şey değildir.
Bir insanın kafası ne kadar "berraksa" sosyopat olma ihtimali o kadar yüksek olur.
Sosyopatların vicdan muhasebesi yapan, empati kuran, ahlaki çatışmalar yaşayan iç sesleri ya çok zayıf olur ya da hiç olmaz.
Yani iç seslerin tamamen ortadan kalkması sükûnete, huzura, rahatlığa değil de canavarlığa götürebilir insanları!
İnsanın kafasındaki sesleri “susturan” psikiyatrik ilaçları kiralık katillere yahut katliam yapmakla görevlendirilmiş askerlere verirler.
Çünkü o ilaçlarla evvelemirde "vicdanın sesini" susturmayı hedeflerler.
O sesi işitmeye devam eden bir insan masum bir çocuğu yahut savunmasız bir kadını, yahut hiçbir tehdit arz etmeyen bir genci eli titremeden, yüreği sızlamadan nasıl vurup öldürebilir?
Vicdanın sesini beynin kimyasıyla oynamadan bastırmanın en kolay yolu kafada hırs, güvensizlik, kaygı, korkunun sesini olabildiğince yükseltmektir.
Şu tür iç diyaloglar sanırım gayet yaygındır:
Vicdan: Merhametli ol.........
© Fikir Coğrafyası
