Bedeni Anlamanın ve Görmenin Felsefesi
Bedenin anlamı, anlatımı ve temsil edilmesi noktasında yazılacak bir yazının ya da tartışmanın zorluklar barındırdığı bir gerçektir. Bu yazma ya da tartışma durumu birtakım riskleri de beraberinde getirir. Bedenin anlamı biyolojinin, fizyolojinin tıbbın ötesinde olabilir. Beden; politik, ideolojik, dinsel, kültürel, hukuksal bir olgu olarak karşımıza çıkabilir.
Kapitalizmin etkisiyle ortaya çıkan ırk, cinsiyet, toplumsal yapı ve kültür farklılıkları sebebiyle evrensel bir beden anlatımından söz edemeyiz. Kuşakların ihtiyaçları ve çatışmaları, yaşam ve moda gibi kavramlar düşünüldüğünde evrensel bir beden okuması bizler için anlamsız olur.
Bütün bu bağlamların ve ayrımların ışığında beden; makineleşmiştir. Büyümek, gelişmek, çalışmak zorundadır. Bedenin insan için sadece var olması yeterli değildir; hayatın devamlılığı için sağlıklı olması, görmesi, duyması, algılaması, anlaması, tatması hatta bir yüzme sporcusu için suya yatkın olması bile şarttır.
Dünyadaki değişime beden mecburen ayak uydurmak durumunda kalmıştır. Özellikle spor yapanlar için beden bir çeşit rakibini eleme, yenme, üstesinden gelmenin derisine dönüşmüştür. Bazı Afrika kabilelerinde incecik uzun boyun yapısı kadınların güzellik ölçütüne dönüşmüştür. Bu beden yapıları mecburi beden değişimlerine örnektir.
Burna takılan hızmalar, kulaklardaki küpeler, alınlardaki mavi ya da mora, yeşile benzer renkli işaretler ve daha yakın zamanda hayli yaygınlaşan dövmeler, bir bakıma karşımızdakine “ben” olarak verdiğimiz mesajdır. Dövme bedenin yazınsal bir nesneye dönüşüm halidir. Kişi dövmesiyle, bir şeyler yazar, söyler ve........
© Fikir Coğrafyası
