Türk Kimliğinin Moğol ve Hazar Çıkmazı
Erken dönemde ortak bir kültürel kimlik altında yaşamayı başaran Türkler, dünyanın en büyük ve kadim milletlerinden birisi olarak, kurdukları çok sayıda devletle tarih sahnesinde kesintisizce var olmayı başardılar.
Farklı coğrafyalarda farklı dinler, diller ve kültürlerle hemhal olan Türk kimliği, her bölgede farklı bir özelliği ile ortak değerlerin birleşim merkezi oldu. Yeryüzündeki mevcut bütün dinlerle, birçok dil ve etnik yapıyla yolu kesişen Türklerin sahip olduğu kültürel birikiminin içerdiği çeşitliliği bugün dahi anlamakta zorluk çekiyoruz.
Atalar ruhunun benliğimizin dışındaki muazzam kalelerinde hazır ve nazır bekleyen mevcudiyetleri, tehdit ve fırsatlar olarak bizlere gülümsemekte. Türkler, kurdukları her yeni devletle tarihsel ve toplumsal birikimlerine katkı sağlamayı başardı. Geçmişin değerleri bir kül ile örtülmüş olsa da benliklerinin dehlizlerindeki alev hiçbir zaman sönmedi.
Mete ile içimizdeki kötü ruhları temizlemeye, Uygurlarla Maniheizm ayini, Hazarla Yahudi duası yapmaya, Mekke’de namaz kılmaya, Attila’nın torunlarıyla kilisede vaftiz yapmaya mani olan nedir ki? Genetik ve kültürel olarak dünyanın hemen her coğrafyasındaki insanlarla ortak bir tutunum dalı bulabilmenin rahatlığı, Türklerin hayatına nasıl dokunuyor acaba? Bu sadece bir Türklük değil dünya vatandaşlığıdır aslında.
Yıllar önce Gagauzya’daki Türk dostlarımla kilisede Türkçe yağmur duası yaparken kendimi Anadolu’nun herhangi bir kasabasında hissetmiştim. Litvanya’da Karay (Yahudi) Türklerinin ibadethanesinde kutsal dua kitaplarını okuyup anlayabilen tek kişi bendim, zira kitap Türkçe yazılmıştı. Bir an onlara din adamlığı yapabileceğim aklıma gelmiş ve muzipçe gülmüştüm. Bosna’da ruhu sökülmüş bir adam güneşte serinlerken, benim Türk olduğumu fark edince, “Sırplar çocuklarımı Türk olduğu için öldürdüler” deyiverdi. Ruhumu çıkarıp ona verdim. Eritre / Massava’daki dünyanın ilk mescidinde siyah tenindeki inci tanesi dişlerini samimi bir tebessümle sergileyen amcanın koluma girip sessizce “biz Türkler buradayız merak etme” demesi hala kulaklarımda çınlar. Güney Afrika Cumhuriyeti’nden Litvanya’ya, Moğolistan’dan Brezilya’ya kadar görme fırsatımın olduğu birçok ülkede benzer hikâyelerle karşılaşmam benim için normal hale gelmişti.
Geçmişte her ne yaşamış ise bunlar hala ruhumuzda kor bir ateş olarak yanıyor. Elimize almaktan korktuğumuz geçmişimiz bizi yakmadan onunla yaşamanın yollarını arıyoruz. Atatürk için hazırlanan Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızlar o dönem için Selçuklu sonrası Türk beyliklerini ifade ediyor şeklinde yorumlanabildi. Sonradan biri çıkıp yıldızların on altı Türk devletini temsil ettiğini söyleyerek bunlara ait farazi bayraklar çizdi. 12 Eylül sonrasında biraz daha benimsenen bu on altı devlet son dönemde görkemli bir şekilde protokolde yerini aldı.
Türklerin kaç devlet kurduğu tartışması net olmamakla birlikte bu sayının yüz elliye yakın olduğu dillendirilmekte. Sonuçta birkaç boyun bir araya gelmesiyle bir devletin kurulabileceğini düşünürsek bu sayı hiç de abartılı sayılmaz. Cumhurbaşkanlığı forsundaki on altı devletin seçimine yönelik tartışmaların hepsinde haklılık payı olduğunu hiç yadsımıyorum. Lakin bir........
© Fikir Coğrafyası
visit website