ABD, Uluslararası Sistem ve Türkiye
Uluslararası ilişkiler hususunda çalışma yaparken klasik unsurlara ve teorilere dayanmak yerine “zihniyet” temelli bir analiz yapmayı tercih ediyorum. Analizlerdeki çelişkileri izah edebilmekte bana ziyadesiyle katkı sağlayan bu yöntem, ayrıca daha uzun perspektifli değerlendirme yapma imkânı da sunuyor. Zihniyet temelli bir değerlendirme çoğu zaman devlet ve ulus kavramlarını ikincil bir duruma düşürüyor. Zira bahsettiğimiz zihniyet çoğunlukla birçok devlet ve ulusu kapsayacak güçtedir.
Gelelim konumuza. Kasım’da uluslararası sistemi yakından ilgilendiren bir ABD başkanlık seçimi var. Zihniyetler savaşının önemli kırılma anlarından birisi olan bu seçimin öncesi ve sonrasında uluslararası sistemde doğal bir hareketlilik yaşanıyor. ABD zihniyeti Kamala Harris’i başkan yapmaya niyetli olsa da uzun vadeli sonuçlar her daim beklenildiği gibi olmayabiliyor. İngiliz zihniyeti uluslararası politikadaki algoritmaları o kadar iyi tasarlayabiliyor ki Trump’un başkan seçilmemesi durumundaki çıkar ilişkilerini bile tartışabilecek durumda.
Lakin her ne olursa olsun 5 Kasım sonrasında, mevcut ulusal ve uluslararası politikalardaki revizyonları daha net görebileceğiz. Batı bloğu içindeki zihniyet mücadelesinin her ne kadar başta doğu ülkeleri olmak üzere dünyanın geri kalanını neden ilgilendirdiği hususuna girmeye gerek yok sanırım. Hali hazırda içinde bulunduğumuz süreçte Soğuk Savaş sonrası yeni bir kamplaşma içinde olduğumuz aşikâr. Soğuk Savaş döneminde Batı tek bir yapı olarak kendi varlığını meşrulaştırmak ve güçlendirmek için bir Doğu Blok’u ortaya çıkarmıştı. Bugün yine Rusya merkezli ekonomik ve siyasi bir yapılanmanın BRİCS bünyesinde oluşturulduğunu görüyoruz. Örgüt, askeri bir yapılanma olmasa da üyelerinin kıtasal çeşitliliği ve bireysel askeri güçleri nedeniyle doğal bir savunma kalkanı oluşturabilecek güçtedir.
Rusya bu defa bütün batılı ülkeleri karşısına almaktansa bir İngiliz zihniyeti ile birlikte yol almayı daha mantıklı görmüş olmalı ki süreci kendi doğal sınırlarının çok ötesinde taşımakta hiç de zorlanmıyor. Üye ülkelere baktığımızda bunu daha net anlarız. Rusya Batı düalizmine bir Truva atı olarak mı müdahil olmak istiyor, yoksa tarihsel bir ortak geçmişi bulunan İngiltere ile doğal bir birliktelik mi yaşıyor? Bu simbiyotik ilişki, tarafları kendi çıkarları için bir araya getirebildi. Bizim için önemli olana bu. Lakin Doğu, Batı zihniyetinin çıkar mücadelesine ilk defa bu kadar güçlü olarak müdahil olabiliyor. Doğunun Batı zihniyetine entegre olmuş olması İngiliz aklının tek tutar dalıdır.
Brexit ile tarihsel zihniyetine dönüş yapan İngiltere, Commonwealth bağlantılarının üstüne Brics’i de ekleyerek yeni bir kamplaşmanın önünü açtı. ABD zihniyeti ise İsrail, Avrupa içinde dişe dokunur bazı ülkeler, Japonya ve kimi Arap ülkeleri ile mücadeleye devam ediyor. Burada kırılma noktası olan İsrail, bugün içinde bulunduğumuz bölgesel ve........
© Fikir Coğrafyası
visit website