Sözün gürültüsü, sükunetin sirayeti: Beden ve şifa
İnsan, kelimelerle kendini var etti; fakat her varoluş, aşırılığında kendi zıddını doğurur. Söz çoğaldıkça anlam inceldi, gürültüye dönüştü.
Bugünün dijital meydanlarında, azınlık bir zümre kelimelerle adeta 'bombardıman' yaparken, büyük çoğunluk bu söz yağmuru altında suskunluğa itilmiş bir kalabalık hâline geldi.
Ne çıkabiliyorsun, çünkü çıkmak ayıp sayılıyor; ne de dahil olabiliyorsun, çünkü bu kadar gürültüyü ruhun taşıyamıyor. Oysa insan ruhunun da bir nadas vakti vardır.
Bu suskunluk ihtiyacı, yalnızca zihinsel bir arınma değil, bedenin biyolojik ritmine de derinden bağlıdır. Yunanistan'ın siesta saatlerinde dünya yavaşlar; insanlar sadece bedenlerini değil, zihinlerini de dinlendirirler. O birkaç saatlik kolektif sessizlik, ruhun detoksudur.
Ancak bu sessizlik, yalnızca felsefi bir dinginlik değildir; metabolik bir şifa pratiğidir aynı zamanda. Modern bilimin diliyle konuşursak, siesta saatlerinde bedende kortizol düşer, parasempatik sinir sistemi devreye girer, insülin hassasiyeti artar. Bu yüzden belki de Yunanistan, Avrupa'da şeker hastalığını (diyabet) en iyi yöneten ülkelerden biri olmuştur.
Obezite ve diyabetin yaygın olduğu bu ülkede, şeker........
© Evrensel
