Hareketsizliğin gölgesinde kasın isyanı: Toplumun ve bedenin rabdomyolizi
Bir zamanlar deprem enkazında ezilen kasların hastalığıydı rabdomyoliz; şimdi modern hayatın hızında ezilen bedenlerin sessiz yankısı.
Neredeyse kırk yıllık dahiliye hekimiyim. Onca yılın toplamında, son altı ay kadar spora bağlı rabdomyoliz vakasına bu denli hiç rastlamamıştım. Peki değişen ne, ya da ne oluyor bize?
Son dönemde genç ve orta yaşlı bireylerde bu tabloyla daha sık karşılaşır oldum.
Rabdomyoliz, kas hücrelerinin aşırı zorlanma sonucu parçalanmasıdır. Sorun basit algılansa da sonuç vahim olabilir: Ani gelişen böbrek yetmezliği, kalpte ritim bozuklukları ve ağır metabolik dengesizlikler.
Geçmişte bu tabloyu daha çok deprem enkazlarında, göçük altında uzun süre kalanlarda; yani ‘Ezilmiş kasların çaresiz çığlığı’ olarak görürdük. Bugünse bambaşka bir manzara var: Aynı biyolojik tablo, bu kez spor salonlarında, “Yenilenmiş yaşam” sloganları eşliğinde karşımıza çıkıyor.
Bu rastlantı değil; toplumsal bir dönüşümün biyokimyasal yansımasıdır. Bir dönem tamamen hareketsiz bir toplumduk. Uzun pandemi yılları, masa başı işler, ‘etüt–okul–dershane’ üçgeninde geçen çocukluklar, ekran başında donup kalan gençlik...
Sonra birden kolektif bir “uyanış” başladı: spor salonları doldu taştı, adımsayar uygulamaları sosyal medyada paylaşıldı, her köşe başında protein tozu ve enerji içecekleri satılır oldu.
Ancak bu dönüşüm, vücudun değil, zihnin hızına göre yaşandı. Kas, kalp ve kemik yavaş organlardır; uyum ister, sabır ister. Oysa biz yine her şeyi hızla tükettik; sporu da, bedeni de.
Bu yeni dönemin yakıtı yalnızca hareket değil, kimya oldu. Dünyada ve Türkiye’de spora bağlı kas yaralanmaları ve rabdomiyoliz vakaları, enerji içeceklerinin kontrolsüz........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d