Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası
Trump’ın başkanlık görevini yeniden devralmasının ardından en çok tartışılan konulardan birini yeni dönemde ABD’nin Ortadoğu politikasının nasıl şekilleneceği oluşturuyor. Trump’ın kazanmasına en çok sevinenler arasında yer alan Türkiye’deki iktidar, Trump ile Erdoğan arasındaki kişisel “dostluğa” güveniyor. Gerçekten de Trump, Erdoğan’dan söz ederken sıkça “dostum” sözünü kullanıyor. Öte yandan Trump’ın yeni kabinesine bakıldığında Erdoğan iktidarının genel olarak bölge (Ortadoğu) ve özel olarak Suriye Kürtlerine yönelik politikasına karşı olan (Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Savunma Bakanı Pete Hegseth ve Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz gibi) isimler dikkat çekiyor. O yüzden bu isimler de “Kürt dostu” olarak tanımlanıyor. Trump daha baştan çatışacağı isimleri kabineye seçmeyeceğine göre, onun ya da kabinedeki isimlerin kurduğu/kuracağı “dostluğun” sınırlarının ABD emperyalizminin bölgesel çıkarları tarafından belirleneceğini tahmin etmek zor değil. Ancak bu durum kabinedeki isimlerin ABD’nin bölge politikasındaki yönelim ve önceliklerini anlamak bakımından önemsiz olduğu anlamına da gelmiyor.
Trump’a dair yapılan analizler onun ani kararlar veren ve kişisel ilişkilere önem veren bir siyasetçi olduğu konusunda birleşiyor ve sıklıkla bu özelliklerinin uygulayacağı politikaları ‘öngörülemez’ hale getirdiği yorumları yapılıyor. Ancak bu ‘öngörülemezliğin’ dünya bir ‘belirsizlikler’ döneminden geçerken ABD emperyalizminin elini güçlendirici bir rol oynadığı gerçeği görmezden geliniyor. Zaten Trump’ın kişisel diyaloga önem vermesi de bu belirsizlikler karşısında daha kolay sonuç almaya ve ABD’nin emperyalist tekellerinin çıkarlarını korumaya hizmet ediyor. Bu nedenle Trump’ın mesela Putin’le kurduğu kişisel ilişki ve uzlaşma yönündeki mesajları “deliliğinden” değil, ABD’nin emperyalist tekelleri için daha yakın bir tehdit olan Çin’i durdurma ve bunun için yalnızlaştırma ihtiyacından kaynaklanıyor.
Bu durum Trump’ın Erdoğan ile “dostluğu” ve kişisel ilişkileri bakımından da açıklayıcıdır. Türkiye’deki iktidarın temsilcileri Trump’ın başa geçmesiyle birlikte Rusya’dan satın alınan S-400 hava savunma sistemi nedeniyle uygulanan CAATSA (düşmanlara yaptırımla karşı koyma yasası) yaptırımlarının kaldırılması ve Türkiye’nin yeniden F-35 programına dahil edilmesi beklentisi içinde bulunuyor. Dahası Trump’ın geçmişte olduğu gibi........
© Evrensel
