Suriye’nin geleceğini kimler mayınlıyor?
Suriye’de HTŞ yönetimi ile SDG (Suriye Demokratik Güçleri) arasında yapılan ön/çerçeve anlaşmasının hemen ardından HTŞ’nin bu anlaşmayı uygulamasına dair şüpheleri haklı çıkaran gelişmeler yaşandı. Bu şüpheleri haklı çıkaran ilk gelişme; Dışişleri Bakanı Fidan, Milli Savunma Bakanı Güler ve MİT Başkanı Kalın’ın geçici yönetimin başı Colani’yi ziyaret etmeleri oldu.
Çünkü Fidan, ziyaretle ilgili açıklamasında Colani ile görüşmede SDG ile yapılan anlaşmasının üzerinden geçtiklerini ve anlaşmada “mayınla alanların bulunduğu”nu söyleyerek ziyaretin asıl amacının anlaşma sonrası kontrol dışı gelişmelerin yaşanmasını engellemek olduğunu ortaya koydu. Bu görüşmeden sonra da bu kez Colani’yi 5 yıl boyunca ülkenin tek hakimi yapan ve halkların demokratik taleplerini görmezden gelen “geçici” anayasa metninin onaylandığı haberi geldi. Sadece SDG değil, Durzîler ve Süryaniler de Suriye’de 5 yıl boyunca HTŞ-Colani diktatörlüğünü onaylayan bu geçici anayasayı kabul etmeyeceklerini ilan ettiler. Öte yandan her ne kadar gündemden düşmüş gibi görünse de Suriye’nin batısındaki sahil kentlerinde Alevi halka yönelik mezhepçi saldırı ve katliamların da devam ettiği haberleri geliyor. Bütün bu gelişmeler, tam da Fidan’ın dediği gibi Suriye’nin siyasi geleceğinde mayınlı alanlar yaratıyor.
Peki, Suriye’nin siyasi geleceğini kimler ve nasıl mayınlıyor?
Öncelikle HTŞ yönetimi ve SDG arasındaki anlaşmanın hemen ardından Erdoğan iktidarının Suriye’yi iki bakan ve MİT başkanından oluşan bir heyetle ziyaret etme ihtiyacını hissetmesi, bu anlaşmanın ABD arabuluculuğu ve garantörlüğü altında gerçekleştiğini ve Türkiye’nin bu anlaşmaya dair kaygılarının olduğunu anlamaya yetiyor.
Ülkenin batısında Alevi halka yönelik katliamlar ve bu katliamlara karşı yükselen tepkiler nedeniyle Colani’nin ciddi bir sıkışmışlık yaşadığı bir dönemde ABD emperyalizmi, bu anlaşmanın imzalanmasına ön ayak olarak deyim yerindeyse Colani’ye can simidi oldu. Ancak bu durum aynı zamanda Colani’ye SDG ve Kürtler konusunda Türkiye’nin istemeyeceği bazı tavizler verdirmek bakımından da kullanışlı bir pozisyon yarattı.
ABD cephesinden yapılan açıklamalar, “Suriye’nin kuzeydoğusundaki bütün askeri ve sivil kurumların merkezi devlet yönetimine entegrasyonu” maddesiyle, özellikle........
© Evrensel
