menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir FETÖ klasiği: Gizli Tanık

85 29
29.03.2025

Son dönemlerde sık sık “Turpun büyüğü heybede” açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da yer aldığı 48 kişinin tutuklanması ve Şişli Belediyesi’ne kayyım atanmasının ardından partisinin meclis grup toplantısında bir kez daha “daha büyük turplar heybede” dedi. Erdoğan, toplantı çıkışında Nefes gazetesi muhabirinin “Turpun büyüğü CHP'ye kayyım mı?​” sorusuna iktidar yanlısı yayın yapan TGRT’nin muhabirine dönerek "Turpun büyüğünü soruyor, sen anlatıver" yanıtını verdi. Erdoğan’ın iktidarın propagandasını görev edinmiş bir medya organının muhabirine “sen anlatıver” demesi, aslında “Turpun büyüğü”nün ne olduğunu da gösteriyor: Tıpkı İmamoğlu’na yönelik operasyonda olduğu gibi iktidarın istediği zaman ve yerde yargının siyasi operasyonlar için hazır tutulması ve iktidar medyasının yalan haberlerle bu operasyonların propagandasını yapması!

Yargı eliyle yapılan/yapılacak bu siyasi operasyonların kılıfı da her zaman hazır ve nazır: Gizli tanık! Erdoğan’ın muhalefeti baskı altında tutmak ve siyaseti dizayn etmek için ihtiyaç duyduğu siyasi operasyonlar için ‘gizli tanıklar’ devreye sokulacak ve sonra da Adalet Bakanı her zamanki gibi ortaya çıkıp “Bu hukuki bir süreç” diyecek!

Peki, bu ‘gizli tanık’ uygulaması ne zaman ve hangi amaçla hukuk sistemine dahil edildi?

Gizli tanık uygulaması, Erdoğan ve Gülencilerin (FETÖ) ülkeyi birlikte yönetmeye başladıkları dönemde 2004 yılında kabul edilen Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMUK) 58. Maddesiyle Türkiye’nin hukuk sistemine dahil edildi. Bu uygulama, Tanık Koruma Kanunu’nun 27 Aralık 2007’de kabul edilmesi ve 5 Ocak 2008’de Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından siyasi tasfiye operasyonlarının aracı olarak kullanılmaya başlandı.

O dönem Gülencilerle ittifak yapan Erdoğan, ABD ve batılı emperyalistlerin Türkiye ve Ortadoğu’da neo-liberal İslamcı-muhafazakâr güçlerin desteklemesi politikasıyla da bağlantılı olarak 2002 Kasım’ında yapılan seçimleri kazanmıştı. Ancak iktidar olabilmesi için ordu ve bürokraside belirleyici güç pozisyonunda bulunan ulusalcıların tasfiye edilmesi gerekiyordu. İşte 2008 başında “Tanık Koruma Kanunu”nun kabul edilmesinin hemen ardından bu güçlerin tasfiyesini amaçlayan “Ergenekon” ve devamında “Balyoz” operasyonları yapıldı. Bu siyasi tasfiye operasyonlarında polis teşkilatı ve yargı kurumları içinde büyük oranda kadrolaşmış olan Gülenciler önemli bir rol oynuyordu. Binlerce sayfalık ‘Ergenekon’ iddianamesinde 60 ‘gizili tanık’ kullanılmıştı. Böylece iktidarın hedefinde olan gazetecilerden siyasetçilere ve generallere kadar yüzlerce kişi aynı torbaya........

© Evrensel