‘Çözüm Süreci’nin sosyalistlere bakan yüzü
Abdullah Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’, yapıldığı günden beri yoğun bir biçimde tartışılıyor. Pek çok mecrada çözüm için Öcalan’la kurulan temasın gerekçeleri, gelişim dinamikleri ve aktörleri üzerine eleştirel değerlendirmeler yapıldı. Bu süreç, öncekiyle mukayese edildi. Yapılan değerlendirmelerin ezici çoğunluğu sürecin güvenlikçi boyutları, teknik aşamaları ve milliyetçi/sağ partilerden gelen eleştiriler ekseninde şekillendi.
Öte yandan, Öcalan’ın çağrısı ve metnin temelini oluşturan tezleri sosyalist solun bir kesiminde kelimenin tam anlamıyla şok etkisi yarattı. Öcalan’ın tarihi anlamlandırma yönteminin ve ideolojik değerlendirmelerinin sosyalist koordinatların içinde mi yoksa dışında mı kaldığı sorusuna çeşitli düzeylerde yanıt arandı ve aranmaya devam ediliyor.
Öcalan’ın çağrısında ifade ettiği görüşlerin ve bunları üzerinde inşa ettiği tarih değerlendirmesinin sosyalist/komünist siyasetin temel tezleriyle çelişmediğini düşünenler daha çağrının yapıldığı günden itibaren bu yönelime destek verdi. Öcalan’ın sunduğu çerçevenin Marksist siyasetin temel ilkeleriyle bağdaştığını, onu geliştirme yolunda yenilikçi bir bakış sunduğunu düşündüklerini ifade ettiler. Destek yorumlarının, çeyrek yüzyılı aşkın bir süredir tutsak olan bir liderin siyasal gücünü ve yönetme kapasitesini koruduğu, sosyalist düşünceyi yenileyecek tezler üretme yeteneğine sahip olduğu ve halkının selameti için bir kez daha risk almaktan çekinmediği ‘inancı’ üzerinde inşa edildiği görüldü. Öte yandan PKK’nin verdiği silahlı mücadeledeki tıkanmanın ve Kürt halkının barışa susamışlığının Öcalan’ın tezlerini hızla ve hararetle benimseyenler üzerindeki etkisi anlaşılır bir biçimde hissedildi.
Çağrı metninde ifade edilen tezleri ve ona zemin oluşturan yaklaşımı Marksizm dışı bulan eleştirilere, barış arayışının halkların özgür yaşamı için sürdürülen sınıf mücadelesinden ve sosyalist iktidar perspektifinden ayrı tutulamayacağı görüşü hakimdi. Bu eleştiriyi yapanlar, Öcalan’ın maruz bırakıldığı tecrit ve kontrollü yaşam koşullarına rağmen gücünü koruyan bir lider olduğunun, önerileri değerlendirilirken bu tezleri ürettiği ortamın kısıtlarının, içinde yaşadığı ortamın dikkate alınması gerektiğinin altını çizdiler. Yeniliklere açık olma konusundaki cesaretini teslim ettikten sonra, yaklaşımının reel-sosyalizm eleştirisi olmaktan çıktığını, artık Marksist ideoloji dışında bir arayış olarak nitelendirilmesi gerektiğini savundular. Öcalan’ın sunduğu algı çerçevesini ve analitik motifleri hem Marksist hem de Marksist-Leninist mücadele zemini içinde değerlendirmenin mümkün olmadığını ifade ettiler. Öcalan’ın “Bin yıllık ittifak” yaklaşımının materyalist tarih okumasıyla çelişki halinde olduğunu ve verimli bir analiz çerçevesi olmaktan çok güncel ortamın gereklerine göre üretilmiş bir yaklaşım olduğunu belirttiler.
Karşı tarafta duranın tezlerini okuyup dinlemeden mahkûm etmenin, haykırıp, köşeli yorumlar yapmanın kural; sağduyulu, anlamaya yönelik değerlendirmelerin istisna olduğu........
© Evrensel
