Anılara dönmek
Eğer ülkeniz bir kaos içindeyse oturup ülkeyi bu hale getiren insanların anlayamayacağı şeyleri tartışmaya açmanın da bir anlamı yok diye düşünüyorum. İllaki yazmak istiyorsanız, ya mizaha döneceksiniz ya da geçmişe, yani anılara. Bu yazıda da okuru bir anıyla buluşturmak istedim. Bir dönem Bâb-ı Âli’nin usta yazarlarından olan Gazeteci Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu (1901-1970) ile bir anımı paylaşacağım. Genç gazetecilerin adını duydukları ama hakkında pek bir şey bilmedikleri bir ilginç kişilikti Nizamettin Tepedelenlioğlu. 40’lı-50’li yıllarda Bâb-ı Âli’de birkaç dil bilen ender insanlardandı. Bilgi dağarı doluydu. Nâzım Hikmet ve Vala Nurettin’le Moskova Üniversitesi’ne gitmiş ancak üniversiteyi bitirmeden Türkiye’ye dönmüştü.
1966 yılının bahar aylarıydı. Ankara’dan dönemin hızlı treni (motorlu trenle) İstanbul’a dönüyordum. Karşımda koltuğa gömülmüş şişmanca biri oturuyordu. Benim koltuğumun önündeki sehpada gazete ve Metin Toker’in çıkardığı Akis Dergisi vardı. Karşımdaki beni süzüyordu, ben de “Nizamettin Nazif misiniz?” demeyi doğru bulmadım. Çünkü Nizamettin Nazif’le hiç yüz yüze tanışmamıştım. Fotoğraftaki görüntülerinden o olabileceği ihtimali geçiyordu aklımdan. Dolayısıyla elimdeki gazeteyi okumaya devam ettim. Az sonra seslendi: “Evlat sen gazeteci misin?” dedi. “Evet” diye yanıtladım kibarca. Karşımdaki devam etti. “Nasıl bildim ama gazeteci olduğunu! Çünkü evlat, gazeteci olmayanlar senin gibi gazeteyi kıvırarak okumazlar, çarşaf gibi açar okumaya........
© Evrensel
visit website