Eleştirel miras söylemi üzerine
Geçen haftadan devamla miras söylemine devam edelim.
Ağırlıklı olarak Batı'nın ulus, sınıf ve bilim anlatılarını sürdüren eski, görkemli, prestijli, uzmanlarca onaylanmış yerleri, binaları ve eserleri önceliklendiren resmi miras söylemi, milliyetçilik, emperyalizm, sömürgecilik, kültürel elitizm, Batı zaferciliği, sınıf ve etnik kökene dayalı sosyal dışlama ve uzmanlık bilgisinin fetişleştirilmesi, mirasın nasıl kullanıldığı, tanımlandığı ve yönetildiği üzerinde güçlü etkiler yaratır demiştim.
Bu nedenle miraslaştırma pratiği, yani bir şeyi miras olarak kabul etme, bir değer üretimidir. Mekânın bir politik inşa olması gibi, miras üretimi de aynı şekilde bir politik inşadır. Kim için, nasıl, neden yapıldığı, neye yaradığı tartışmaya açıktır.
Resmi miras söylemi bu yönleri nedeniyle 2000’lerinden başından bu yana derinlikli olarak sorgulanıyor. Ve bu etik-politik pratik, eleştirel miras çalışmaları adı altında tartışmaya açılıyor.
Ancak eleştirel yaklaşımın nasıl politikleştirildiği de hayli önemli. Bilhassa bu alanda somutlaşan örneklerin -aşağıda bir örneğini göreceğiniz şekilde- yeniden ürettiği sorunsallar var.
*
Değer atfının öncelediği anıtsal ve simgesel yapılar bize bu sistemin ürünü olarak ulaşıyorsa, artık bu yapıları yaşatmak ve ne şekilde kullanacağımıza karar vermek de demokratik bir mekân üretiminin sorunsalı. Yani kültürel değerleri koruma eylemi de, neyin, kim için, nasıl üretildiği bağlamından azade değil. Tam da bu nedenle, anıtsal ve simgesel yapılı çevrenin neden ve nasıl yaşatılacağı da önem kazanıyor.
Örneğin kentin dönüşüm değerini bertaraf eden ve kullanım değerini merkeze alan bir kentleşme bağlamında, tüm canlı sistem için yaşam hakkı temel ilke olan ve söz konusu yapılaşmanın adil kullanımını mesele eden bir koruma/değer atfı olabilir........
© Evrensel
