Depremle anımsanan kamusal alanlar, kent suçları ve bir çağrı
23 Nisan günü Silivri açıklarında meydana gelen ve İstanbul dahil civar illeri etkileyen deprem, toplanma alanları, kamusal alanlar ve nihayetinde kentsel dokuya yeniden dikkat çekti. İstanbul zaten sıkışık dokusu, yapı niteliği vb. nedenlerle deprem karşısında güvenli bulunmuyordu. Boşuna da değil bu duygu. Çünkü kamusal alanlarda mütemadiyen kent suçu işleniyor.
Kamusal alanlarda işlenen kent suçlarının çapraşık bir içeriği var. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin dergisi olan Mimar.ist’in 58. Sayısında bu içeriğe dair bir haritalama yapmıştık Deniz Öztürk ile.[1] Kronolojik akışta, 1950’ler, ama ağırlıklı olarak 1980’lerden itibaren siyasi dönemeçler ile kentsel ve hukuki müdahaleleri üst üste çakıştırdık. Bu süreçte inşa edilen büyük ölçekli projeleri İstanbul planı üzerine işledik. Projelerin bütçelerini de ayrıca ekledik. Tablo, bize 2002 yılında iktidara gelen AKP ile kente yönelik inşai müdahaleleri ve arka planda değişen hukuk düzenini açıkça gösteriyordu.
Bu haritalamaya kentsel-toplumsal hareketlerin karşı çabalarını, direnişlerini de ekledik. Kentte hemen her yerden ses çıkmasına rağmen, iktidarın, siyaset ve hukuk desteğiyle yaptığı müdahaleler zaman zaman durdurulsa veya iptal ettirilse bile, tamamen ortadan kaldırılamadı. Bugün, halen, “Kanal İstanbul” denilen İstanbul’a bir kanal yapmaya dayalı imar faaliyetinin gündemde olması gibi.
2017 yılına tarihlenen bu haritalamayı, 2024 yılında, yine aynı mecrada Mimar.ist’in 79. Sayısında, Cihan Uzunçarşılı Baysal’ın da katılımı ile güncelledik.[2] Bu kez haritaya mahalle dönüşümleri dahil diğer müdahaleleri de ekledik. Lejantta lekelerin arttığı tablo, bu kez daha can sıkıcıydı.
Geçen haftalarda kaleme aldığım mimarlık öğrencilerinin sorgulamaları ve Mülksüzleştirme Ağları, inşaat sektöründe siyasetin sermayeyle iş birliğini ve bunun........
© Evrensel
