Hak mücadelesi suç olmaktan çıkar mı?
İnsan hakları zorlu bir kavram, yanlış anlamalar, yanlış tanımlamalar içinde kimi zaman “Kahrolsun insan hakları” sloganlarına dahi mazhar olmuş, kimi zaman “küçük burjuva sapma” diye küçümsenmiş. Bir yarım yüzyıl geçmiştir ilk insan hakları tartışmalarımın üzerinden. Hak savunuculuğundan aldığım ilk ceza ondan da eski, suç laubalilik diye isnat edilse de sınıf arkadaşıma yönelttiği cinsiyetçi hakarete bağırarak karşılık verdiğim sevgili öğretmenimden, “Sen onun avukatı mısın?” azarının ardından disipline verilme gerekçem. Mezuniyetimde hediye ettiği yüzük de özrü. İşte böyle ikilemlerle okumuştum adıyla sanıyla insan hakları üzerine. Çocukluğumdan eve taşıdıklarımdan, Milli Eğitim Bakanlığı İngiliz Klasiklerinin 61. sayısı, Thomas Paine’in “İnsan Hakları” başlıklı kitabı 1954 yılı basımı. Babamın muhtemelen askerliğini yaparken Erzurum’da 1955 yılında aldığı ve kapağın içine not düştüğü sararmış bu kitabı kitaplıktan alıp merakla okumuştum, bugün yeniden aldım elime.
O zamanlar insan haklarının ne denli sınıfsal boyutta bir mücadelenin sonucu olduğunu kavradığımı sanmam. Paine tam da Fransız Burjuva Devrimi sırasında Paris’te iken ve henüz kitabı kaleme almadan önce arkadaşına “Monarşi hükümetlerinin saçmalığını görüyor musunuz? Bir tek adamın çılgınlığı yüzünden bütün bir milletin rahatı kaçacak” der söylentiye göre.........
© Evrensel
