menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çürümenin ve çökmenin mitolojisi, paralel yasalar

36 1
09.08.2025

Bir büyük dalga geliyor, çok uzaklardan geliyor ama görüyoruz. Karanın incelmiş bir ucuna vardığında o dalgadan başka bir şeyden konuşmanın imkânı da anlamı da kalmıyor. Ve Türkiye'nin acı hakikati, her bir büyük dalga bir öncekinin de üzerinden geçiyor.

Aslında dalga değil, bunu unutmalı. Her an tepeden çığ bekleyen bir vadi gibi de değil burası. Yazan kendini düzeltiyor, tabiatın bilgisiyle, hadi öyle diyelim tabiatın yasalarıyla açıklanabilenlerden söz etmiyoruz çünkü. Has insan mahsulü bu manzara.

Başka nasıl tarif etmeli? Bir yere birikmiş, orada yıllarca yükselmiş, çöplerden oluşan devasa bir yığın belki karşımızdaki. Katlar katmanlar birbirinin üzerine biniyor. Sıkışmış gaz ara ara -diplomalı insanların elinden çıkmış- bir bomba gibi patlıyor, irili ufaklı patlamalar birbirini bastırıyor.

Bir uçta “O kadar fazla şey oluyor ki neye bakacağımızı şaşırdık” var. Diğer uç, her daim ayık, uyanık ve her şeyi çözmüş olmanın kibirini -karaborsa edinilmiş- kimlik gibi yüzünüze tutanların “Şaşırmanıza şaşırıyorum”ları. Şaşırabilmeyi, hayret etmeyi korumak gerekli. Öfke de üzüntü de yeniden kurmaya yönelik anlamlandırma arzusu da tam böyle bir uyanıklığa ihtiyaç duyuyor.

6 Şubat depreminde, kıpırdayan faylardan çok kıpırdamayan devlet yüzünden can verenlerin, üstelik bu cinayetlerden dolayı kimse yargı önünde hesap vermemişken diplomaları satılmışsa buna hayret edebilmeliyiz. Şaşırabilmeliyiz ki ancak kıyısından dolanarak da olsa yakınlarının acısına, yasına, öfkesine ortak olabilelim. Yaşananların uyandırdığı dehşeti karşılayabilecek diri, yıkıcı ve yapıcı bir hayret.

Sahte imzalar, notlar, unvanlar; sahte diplomalar, sahte........

© Evrensel