menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sona yaklaşırken…

23 6
26.04.2025

Şimşek “programı”nda sona yaklaşıldığını 10 Ocak’ta nedenleriyle birlikte yazmıştım. 19 Mart sonrası yaşananlarla birlikte “program”ın başarısız olduğu ve raf ömrünü doldurduğu giderek daha fazla iktisatçı tarafından dillendirilmeye başladı. “Program” kelimesini başından bu yana tırnak içerisinde kullanmamın sebebi, ortada araçları, hedefleri, mekanizmaları ve yol haritası belli somut herhangi bir ekonomi programı olmamasından kaynaklanıyor. Sadece faizi yüksek, kur artışını ise sınırlı tutmak üzerine kurulu bir politikayı gerçek anlamda bir program olarak görmek mümkün değil. Yüksek faizler kısa vadeli spekülatif sermayeyi Türkiye’ye çekerek geçici bir süre döviz dengesini sağlamaya yönelmiş olsa da kalıcı bir iyileşmenin olmadığı 19 Mart sonrası döviz rezervlerindeki yaklaşık 50 milyar dolarlık erime ile tescil edilmiş oldu.

Döviz açığı yüksek, çift paralı bir ekonomide kuru belirli bir seviyede tutma çabası başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Albayrak-Nebati dönemleri, kuru baskılama çabasının ne kadar maliyetli ve nihayetinde de başarısız olacağını göstermişti. Şimşek yönetimi de birkaç haftada yaklaşık 50 milyar dolar rezerv yakarak bunu yeniden gösterdi. Bundan sonrası, herhangi bir gelişmenin yurt içinde dövize yönelimi artırıp artırmamasına bağlı. Kısa vadeli spekülatif finansal sermaye, yüksek faizlerden faydalanmak üzere gelse de yüklü miktarda giriş beklenmiyor.

Öte yandan, ticari kredi faizleri yüzde 60-70 bandına yerleşirken kapasite kullanım oranlarındaki düşüş sürüyor. Bireysel kredi ve kredi kartlarında borcunu ödeyemeyenlerin sayısı yeniden artışa geçti. Şimdilik yüksek faizin tek işlevi, yurt içinde yerleşiklerin dövize geçişini ertelemek ve yavaşlatmak. Ancak yurt içi mevduatlarda dolarizasyonun........

© Evrensel