ABD-Çin rekabeti üzerine: ABD gücünü keyfi olarak kullanacağı sistem istiyor
ABD Başkanı Donald Trump’ın uygulamaya koyduğu ekonomi politikaları konusunda bir ön değerlendirmeyi geçtiğimiz ay yapmış, bu politikaların ana hatlarını çizmeye çalışmıştım. Bu hafta yüksek teknoloji alanında yoğunlaşan rekabete dair bazı notlar düşmek istiyorum.
Çin’in jeostratejik ve ekonomik olarak ABD’ye tehdit oluşturduğu anlayışı, Trump yönetiminin ana gündemini şekillendiriyor. Bu anlamda Biden yönetiminin politika çizgisiyle belirli bir süreklilik gözlemleniyor. Biden yönetimi, Çin’in teknoloji alanındaki atılımlarına karşı ABD’nin kapasitesini artırmayı hedeflerken bunu Trump’dan farklı olarak uluslararası kurumlar ve kurallara dayandırmaya ya da en azından öyle görünmeye önem veriyordu. Yarı iletkenlerin üretimi için kritik olan donanım ve yazılımların Çin’e ihracatına getirilen kısıtlamalar, Huawei ve SMIC gibi önde gelen teknoloji firmalarına karşı alınan kararlar ve Çinli teknoloji şirketlerinin küresel tedarik zincirlerinden dışlanması yönünde atılan adımlar dikkat çekiciydi. Hatta TikTok gibi uygulamalara yönelik ulusal güvenlik incelemeleri de gündeme gelmişti. İçeride ise çeşitli yasalarla yarı iletken yatırımlarına önemli teşvikler sağlayarak yurt içi üretimi güçlendirmek Biden yönetiminin öncelikleri arasında yer alıyordu.
Trump döneminde ise bu genel çizgi daha agresif, öngörülemez hamlelerle sürdürülüyor. Tedarik zincirlerinde Çin’e bağımlı olmaktan çıkmak, sadece ekonomi ve ticaret açısından değil ABD’nin uzun dönemli güvenliği için de oldukça önemli görülüyor. Bunun yansımasını sadece gümrük tarifelerindeki artışta değil teknoloji, enerji, kritik madenler ve mineraller gibi alanlarda devreye sokulan politikalarda da görüyoruz. Uzun vadede bu alanlarda üstünlüğü ve kontrolü elinde tutmak, yeni dönemin öncelikleri arasında yer alıyor.
Örneğin, batarya, elektronik sistemler ve çeşitli mühimmat........
© Evrensel
