Yozgat’ta bir Selanikli
2015 yılının mart ayında İstanbul’da oturan Yozgatlı bir arkadaş (Gökhan) bizi köyüne davet etti. Osmanlının son dönemlerinden, Selanik’ten göçenler tarafından kurulan köyünde İngiliz sermayeli bir şirketin altın madeni işletmek için çalışma başlattığını, köylülerin büyük bir kısmının altın madenine karşı olduğunu ve şirkete arazilerini satmak istemediklerini söylüyordu. Köyünde, bu altın madenlerinin çevre-sağlık etkileri ile ilgili bir söyleşi yapmamızı, altın madenciliğinin zararlarını köylülere anlatmamızı istiyordu.
Gazeteci olarak ben, avukat olarak Arif Ali Cangı, bilim insanı ve uzman olarak Prof. Dr. Ali Osman Karababa, Kimya mühendisi Ertuğrul Barka ve Barka’nın kimya mühendisi eşi Çağlayan Barka’dan oluşan bir ekip olarak İzmir’den Kayseri’ye uçtuk. Kayseri havalimanında bizi karşıladılar ve karayolu ile Yozgat Boğazlıyan Eğlence Köyüne doğru yola çıktık.
Fotoğraf: Evrensel
Fotoğraf: Evrensel
İç Anadolu’da kışın en sert geçtiği zamanlarda yolculuk yapıyorduk. Her taraf bembeyaz bir kar örtüsü ile kaplıydı ve kar aralıklarla yağmaya devam ediyordu. Köylüler bizi “köy konağı” denilen kalın duvarlı, tek katlı eski bir evde misafir ettiler. Genişçe bir salonun ortasında, kocaman silindir bir soba hiç durmadan yanıyordu. Sobanın üç tarafında zeminden yarım metre yüksekliğe yapılan ahşap sedirlerin üzerindeki minderlere kurulup, hasır yastıklara sırtımızı dayayarak, tavşan kanı çaylar eşliğinde köyün erkekleri ile saatlerce sohbet ettiğimizi anımsıyorum. Çağlayan Barka da bir süre bizle oturduktan sonra götürüldüğü evde köyün kadınları ile tadına doyulmaz bir sohbete katıldığını anlattı ertesi gün.
Gecenin geç bir vaktinde köylüler birer ikişer izin isteyip dağılırken, odanın köşesinde, kapısı ahşap oymalı bir yüklükten kalın döşeklerimiz ve yün yorganlarımız bir çırpıda çıkarılıp yataklarımız hazır edildi. Sobaya tekrar odun atılıp, bir ihtiyacımızın olup olmadığı sorularak odadan ayrıldı köylüler.
Ben, Ali Osman Karababa ve Arif Ali Cangı sedirlerin üzerine serili bu yer döşeklerinde........
© Evrensel
