menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Doğanın dili

14 4
10.02.2025

“Niyetim felaket tellallığı yapmak değil. Kehanette bulunmak hiç değil. Ancak doğa bize bir şeyler anlatıyor. Ve anlattığı şeyler bizim için hayati önem taşıyor. Peki biz ne yapıyoruz? Doğanın dilini öğrenmeye mi çalışıyoruz? Yoksa kader deyip, üstüne mi yatıyoruz”

Bu cümleler Santorini Adası’nda son günlerde meydana gelen depremlerle ilgili bir değerlendirmede bulunan Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı’ya ait.

“Doğanın dili” ile ilgili benzer bir konuşmayı yaklaşık 15 gün önce Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Bilimleri Fakültesindeki odasında Prof. Dr. Mustafa Sarı’dan da duymuştuk. Müsilajla ilgili yaptığımız çekimlerde Sarı, “Doğanın ağzı, dili yok. Bizlerin yaptığı yanlışlıklara karşı tepkisini ancak böyle gösterebiliyor” demişti.

Doğanın bir parçası olan bizler, insanlar (Ki Mustafa Sarı Hoca ‘İnsan kendisini doğanın sahibi sanıyor. Tanrılığa soyundu’ demişti) doğada yaptığımız yanlışın da doğrunun da karşılığını mutlaka görüyoruz. Meseleye bu pencereden bakınca kapitalist sistemin işleyiş döngüsü gereği aşırı üretim-tüketim, fosil yakıtların fütursuzca kullanıldığı enerji santralleri, ormanların, sulak alanların, bitki örtüsünün yok edildiği, kimyasallarla zehirlendiği madencilik faaliyetleri ve insanın öznesi olduğu daha onlarca etmenin sonucu oluşan küresel ısınma da doğanın kendi dilince bizlere olan tepkisi aslında. Yaşadığımız pandemi sürecini de bu kümeye almak gerekiyor. Doğada, yaban hayatına insanın müdahalesi sonrası gelişen, yaşam alanları insanlarca işgal edilen hayvanlardan insanlara geçen bir küçücük virüstü tüm dünyayı aylarca evlerine tıkayan.

Doğa, yapılan yanlışa kendini........

© Evrensel