Okulun ebedi paydos zili
Okul artık fizik, coğrafya, kimya, tarih, matematik öğrenilen ve disiplinler arasındaki ilişkilere dair az çok birikim elde edilen bir yer olmaktan çıktı. Biraz bakkal hesabı, biraz ‘milletin şanlı tarihi’, çokça değerler eğitimi denen ırkçı, cinsiyetçi, fetihçi bilginin dolaşımda olduğu bir yer. Özellikle emekçi sınıfların çocukları için.
İçinde yaşadığımız ekonomik ve siyasal sistem yurttaşların çocukluktan itibaren çok yönlü gelişimini öngören genel eğitim anlayışından kilometrelerce uzakta. Okul erkenden ‘hayata atılmak’ zorunda kalan geleceğin yetişkinlerinin sadece tornacı, tesviyeci, kuaför, elektrikçi, tesisatçı olduğu; tek yönlülüğe mahkum edildiği bir kuruma dönüştürülüyor. Bu, öğretim kurumuna haftada bir gün gitmeyi zorunlu kılan MESEM’lerle ilgili bir sorun değil sadece. Her gün emeğin vasıfsızlaştırılmasına, emeğin insani olmaktan çıkarılmasına yönelik yeni bir düzenlemeyle karşılaşıyoruz çünkü.
Eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 2020 yılında “Herkes üniversite eğitimi almak zorunda değil. Çünkü sen ağa, ben ağa, bu inekleri kim sağa?” vecizesi bir vesileyle yeniden güncellendi. Vesile Erdoğan’ın 2025’i aile yılı ilan etmesiyle ve bir süredir unutulmuş görünen ‘Üç çocuk yapın’ buyruğunu yinelemesiyle de ilgiliydi. Ziya Selçuk’un, okulları ekonomideki ara eleman ihtiyacını karşılamak için fabrikaların, otellerin, işletmelerin içine taşıdıklarını söylediği zamandan bu yana, ucuz emek gücüne yapılan vurgu daha da arttı. Suriyelilerin geri dönüş ihtimali iş gücü açığına ilişkin kaygı uyandırıyor olmalı ki yerli kaynaklar, yani aileler genişlemeye özendiriliyor.
Yoksul çocukların okullaşma oranı iktidar teşvikleriyle olduğu kadar ailelerin geçinememelerinden dolayı da........
© Evrensel
