Emperyalizm; dış mihraklar, iç mihraklar
Her şey Doğu Hindistan Kumpanyası ile başlamıştı. 1600’de Kraliçe I. Elizabeth tarafından Hindistan’dan ipek, baharat ve diğer kıymetli malların ticaretini yapmak için kurulan Doğu Hindistan Şirketi ticaretin yanı sıra başta Kalküta, Madras ve Bombay olmak üzere Hindistan sahilleri boyunca karakollar ya da ‘fabrikalar’ da inşa etmişti. Gittikçe binalarını, çalışanlarını ve ticaretini askeri araçlarla koruma ihtiyacı artmıştı. (Fabrikaların sözleşmelerinde kendi amaçları doğrultusunda ‘savaş çıkartma’ hakkı bulunuyordu). Ticaret kısa süre içinde ele geçirme işine dönmüş, ticaret merkezleri kalelerle koruma altına alınmış ve tüccarlar da askerlerin gölgesinde kalmışlardı.*
Sömürgecilik döneminde Hindistan, ticari ve askeri gemileriyle işgal edilip kaynakları yağmalanan, insan gücü baskı altına alınan bir ülkeydi. Bugün emperyalizm eski sömürgecilik döneminin geleneklerini sürdürmese de ulus devletlerle yapılan ticari anlaşmalar, uluslararası zirvelerde imzalanan protokoller, uzaktan kumandalı siyasi baskılar ve dayatmalarla aynı işlevi görmeye devam ediyor. Sömürgeciler artık sömürülen ülkeyi uzak bir eyalet haline getirmiyor. Emperyalizm iktidara gelmeleri için yardımlar ve güdümlü STK’lere yapılan desteklerle arkası kollanan uzlaşmacı ve gönüllü sınıf kardeşlerinin ‘yerli milli’ iş birliğine dayanıyor.
Bugün hiçbir ülkenin iktidarları, kendi stratejik hesaplarını emperyalizmin genel stratejisine uyumlulaştırmadıkça bu sistemin dışında hareket edemez durumda. En yakın sonuçlarını Irak ve Suriye işgalinde gördüğümüz işgal ve iç savaş süreçleri, İran’a yönelik ambargo ve şantajlar ve Türkiye’ye uygulanan burun sürtme operasyonları mali sermayenin ve iktidarlarının dünya hükümranlığından sapmalara izin verilmediğinin de........
© Evrensel
