menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Olanı biteni anlamak elde ne var?

20 1
27.10.2025

Geçtiğimiz mart ayından bu yana olan bitenleri izlemekte inat, anlamakta ısrar, katlanmakta ise daha çok sabır gerekiyor. Hepimiz, artık, bunaltı ve şaşkınlıkla izlediğimiz bu iç karartıcı, distopik senaryonun sonunda ne olacağından çok, sonunun ne zaman geleceğini merak eder olduk. Belki istenen budur, alışmamız; nihilistik bir kabullenişle, trajik bir huzurla “Artık bitsin de nasıl biterse bitsin” diye yalvarmamız. Yaşadıklarımızı aşılmaz bir realite, bir mukadderat, bir matematiksel doğru gibi kabul etmemiz. Belki de kırk yaşlarındaki St. Petersburg’lu memur eskisi Yeraltı Adamı’nın uzlaşmazlıkla çaresizlik arasında gidip geldiği bunaltıları yaşamamız; Taş Duvar’ı kafamızla yıkma inadıyla, o duvarın yıkılmazlığının verdiği çaresizlik duyguları arasında sıkışıp kalmamızdır bizden istenen.

En iyisi “Elbette, eğer iradem yetmiyorsa, böyle bir Taş Duvar’a kafamla çarpıp onu yıkamam... Ama sırf karşımda bir Taş Duvar var diye ve benim onu yıkmaya gücüm yetmiyor diye, onunla ille de uzlaşacak değilim” diyen Yeraltı Adamı’nı yaşadığı karanlıkta bırakmak; Duvar’ı yıkmaya inat etmek, tahammül sınırlarımızı zorlayan, akla ziyan bu kurguya alışmayı reddetmek olsa gerek. Nâzım’ın “Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar” inadı, Fyodor Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ındaki Yeraltı Adamı’nın ataletinden evladır.

“Daha gün o gün değil” ise olanı biteni anlamaya çalışmak, ağaçlarını unutmasak da ormana odaklanmak lazım. Bu yazıyı bir giriş yazısı gibi düşünmenizi isterim. Zira aşağıda özetleyeceğim her bir başlık üzerinde uzun uzun düşünmek gerekiyor. Birkaç haftaya bölmek en iyisi.

Yaşadıklarımızın Erdoğan’ın yeniden, bir -belki de birkaç- dönem daha Cumhurbaşkanı seçilmek arzusuyla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Erdoğan 2010’lardan başlayarak, bir kere........

© Evrensel