menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir haute couture demokrasiye doğru

25 2
28.04.2025

Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı… demokratik, laik ve sosyal bir hukuk” devleti mi? Elhak doğrudur; yemin, kasem etseniz başınız ağrımaz. E, demokrasi desen demokrasi, seçim desen seçim, parti desen parti, hukuk desen hukuk… Acep masal kahramanımız Alice, Beyaz Tavşan’ın deliğinden geçip bu garabetler ülkesine, bu Harikalar Diyarı’na girseydi bizimle aynı şeyleri mi görürdü. Yoksa, Çukurovalı Yaşar Kemal’in hısımı Karacoğlan gibi bizim Harikalar Diyarı’na bir bakıp da “İlleri var bizim ile benzemez… Beyleri var bizim beye benzemez” diye serzeniş mi ederdi?

Bu dizeler, tam da benim reistokrasi dediğim demokraturu (demokratik diktatörlüğü), kişiye özel, ona göre dikilmiş demokrasiyi bir haute couture politik yapıyı tanımlamak için biçilmiş kaftan: Ne diktatörlük ne demokrasi -aksine- hem diktatörlük hem demokrasi; sürreal, mantıksızlıklalarsa dolu bir Harikalar Diyarı. Ve biz, ucu bu ‘mantıksızlıklar diyarı’na varan tavşan deliğinden bir günde geçmedik. İlk kıpırdanmalar 2007 referandumu ile başladı. Bu yılın ekim ayında yapılan referandumla cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesine (5678 Sayılı Kanun) karar verildi; parlamenter sistemin reistokrasiye kalıcı dönüşümü için çizilen yolun parke taşları da -böylece- döşenmeye başlanmış oldu. 2008’de başlayan Ergenekon, müesses rejimin hamisi askeri devreden çıkardı. Cumhurbaşkanlarının seçimlerini düzenleyen Kanun 2012 yılının ilk günlerinde kabul edildi. 10 Ağustos’ 2014’te yapılan seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi

Gezi (2013), gittikçe belirginleşen otoriterleşmeye bir tepki oldu. 17-25........

© Evrensel