Duyguyla değil bilgiyle
Futbol kültürümüzde, oynayanıyla, izleyeniyle, yorumlayanıyla duyguların yeri çok büyük. Duyguların bu kadar ön planda olmasının temel nedeni teknik konulardaki bilgi seviyesinin yetersizliği. Bilgisizliğin yarattığı boşluk duygularla doldurulmaya çalışılıyor.
Oyununu ağırlıklı olarak duygular (motivasyon) üzerine kurgulayan takımlar, zorluklar ya da sorunlar karşısında kolayca telaşa/paniğe kapılıp disiplinden uzaklaşıyor ve bocalamaya başlıyor.
Yoğun duygusallık, takımların normalden çok daha fazla kırılgan olmasına yol açıyor.
Bilgi yetersiz, buna bağlı olarak bilinç seviyesi de düşük olunca duyguların ön plana çıkması o kadar kaçınılmaz ve kolay oluyor. Böyle durumlarda oyunun kalitesiyle birlikte, oyuncuların psikolojisi de bozuluyor. Bu da kuşkusuz kriz anlamına geliyor.
Saha içindeki duygusallık, bilince baskın gelecek kadar aşırı motivasyon durumu olarak ortaya çıkarken, tribünlerdeki duygusallık ise fanatizm kaynaklı türlü taşkınlıklar şeklinde kendini gösteriyor.
Motivasyon adına yoğun biçimde dolduruşa getirilen oyuncuların göz göre göre gördüğü son derece gereksiz kartlar, aşırı duygusallığın sıkça tanık olduğumuz........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein