Neoliberalizm ve esnekliğin norm haline gelmesi
Marksist Dil Bilimci Michel Pêcheux’ye göre her söylem ve kavram ideolojik ilişkilere içkindir. Söylemler ve kavramlar maddi ilişkiler aracılığıyla şekillenir ve sınıfsal anlam kümelerinde belirlenir.(1) Neoliberalizmin küresel ölçekte hakim ideoloji haline gelmesiyle birlikte kavramsal yer değiştirmeler ve anlam kaymaları da hızlandı.
1970’lerin ortalarından itibaren burjuvazinin temel hedefi, artı değer oranını yükseltmek dışında, sermayenin kâr oranındaki düşüşü tersine çevirmek ve yüksek kârlılık oldu. Neoliberalizm, çağdaş kapitalizmin küresel ve egemen aklı olarak, şirket mantığının ve rekabet normlarının içselleştirildiği toplumsal yapının inşasına odaklandı.(2) Bu yapı “kamu” yerine “özel”i, “kamulaştırma” yerine “özelleştirme”yi, “sosyal adalet” yerine “rekabet”i ve daha bir dizi kavramı sosyal politikaların ve çalışma rejimlerinin temel normlara dönüştürdü. Çok sık duyduğumuz “esneklik” ve “güvencesizlik” kavramları da bunlar arasında.
Metin Özuğurlu “esneklik” kavramının tarihsel seyrini incelerken bir ayrıma işaret eder. Esnekliğin yaygın olarak dolaşıma girmeye başladığı 1980’li yıllarda, birikim rejimi olarak esneklik ile firma temelli yönetim stratejisi olarak esneklik ayrı ayrı değerlendirilen kavramlardı. Birincisi kuramsal derinliğe sahipken, ikincisi İktisatçı John Atkinson’un sığ bir işletme tekniği üzerine kurulu sayısal ve işlevsel esneklik kavramsallaştırmalarına dayanıyordu. Atkinsoncu analizde iş gücü esnekliğinin iki ana kaynağı vardı: i) Çalışanların birey olarak üretim sürecinde gerçekleştirdiği faaliyetlerin çeşitliliğini ifade eden işlevsel esneklik; ve ii) İşverenlerin talepteki dalgalanmaları karşılamak için emeğin hacmini veya zamanlamasını ayarlamasına dair sayısal esneklik.(3)
İşverenler için esneklik başlı başına bir amaç olmaktan ziyade, maliyetleri düşürüp kârı yükseltmeye uygun bir araç olarak her zaman devrede tutuldu. Üretim sürecindeki her türlü dalgalanmayı ve değişikliği emebilecek kadar esnek bir iş gücü istihdamının oluşması ve esnekliğin iş gücü piyasasında kurumsallaşması ise, küresel sermaye hareketliliğinde şirketlerin kârlılıklarını doğrudan etkileyen bir strateji oldu.(4)
Sermayenin ucube bir şekilde somutlaştırdığı esneklik kavramı emek hareketinde her zaman tepkiye yol açtı. Kavrama yönelik tepkileri ortadan kaldırmak isteyenler ise, neoliberalizmin tasfiye etmek için yoğun çaba harcadığı “güvence” kavramıyla bunu kamuflaja soyundu. Böylelikle “güvenceli esneklik”, “yeni nesil esneklik”, “yeni nesil çalışma” gibi kavramlar türetildi.
Türkiye’de neoliberal rejimin yerleşiklik kazanmasıyla birlikte emek rejiminin hukuksal kuruluşunda esneklik ve güvencesiz çalışma tipleri norm olarak tüm düzenlemelerde yer aldı. Dünya Bankası ve IMF’nin sözde ‘reformları’ dışında, Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde imzalanan Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) ile hizmet sektörlerinin uluslararası piyasalara açılması hızlandırıldı. 1990’lı yılların sonlarından itibaren ise kamuda ve özel sektörde esnek istihdam örüntülerine yasal........
© Evrensel
