Yayın yasağı
Tek adam yönetiminin uygulamalarından biri de yayın yasakları. Yayın yasağı denilen şey aslında sansürdür. Bütün darbe ve baskıların arttığı, hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı dönemlerde sansür şu ya da bu isimle uygulanmıştır. 12 Eylül döneminde gazete kapatmalar, generallerin gazetecileri telefon edip tehdit etmesi, yazı işleri müdürlerine bin yılı aşkın ceza istenen davalar açmalar; doksanlarda gazete toplatmalar, gazetelere matbaada el koymalar, gazetecilere ağır cezalar, gazeteci öldürmeler; tek adam yönetiminde ise eski yöntemlerle birlikte geliştirilmiş yeni sansür uygulamaları; yayın yasağı, RTÜK cezalandırmaları, BİK cezalandırmaları, sosyal medya platformlarının erişime kapatılması, alan daraltmaları vb.
Bütün baskıcı yönetimlerin sansür gerekçeleri “Halkın yanlış bilgilendirilmesi, halkın galeyana getirilmek istenmesi”. Oysa bu ikisi de daha çok iktidarlar tarafından yapılır. Halkın kendini yönetmediği bütün iktidarlar devasa yalan makineleri ile sürekli halka yalan söyler ve muhaliflerini düşman göstererek halkı onlara karşı kışkırtır.
Son günlerde yayın yasağı rutin hale geldi. Hemen hemen her olay sonrası yayın yasağı getiriliyor: Kartalkaya Katliamı, Yenidoğan Çetesi, Narin cinayeti, patlamalar, maden cinayetleri, depremler ve daha yüzlercesi. Say say bitmez.
Sansürle halkın gerçekleri öğrenmesi engellenebiliyor mu? Kısmen. Ama öğrenmek isteyen kısa zamanda öğreniyor, gerçeklerin en azından bir kısmını. Yayın yasağı da kısa zamanda deliniyor, işlevsiz hale geliyor. Ama gerçeklerin ortaya........
© Evrensel
