Bu zihniyet ve altyapıda anayasa yapılamaz
Son dönem siyasi çalkalanmalar, partiler arası seyahatler(!) insanın midesini kaldıracak düzeydedir. İşler o düzeye taşınmıştır ki, ne seçilmiş kişi aday olduğu partide kalacağından emin, ne de seçmen oy verdiği adayın verdiği sözde duracağından emindir. Bunun sebebi, tüm kurumlar gibi siyaset yapma ahlakının da özelleştirilmesidir. Hal böyle olunca, siyaset vicdan işi olmaktan çıkıp, cüzdan hesabına dönüşmektedir. Burada mesele topluma hizmet değil, daha güçlü kesime geçerek, gelecek seçimlerde parlamentoyu ve cüzdanı garantilemektir. Peki, seçilmiş kişi bu oyunu oynarken oy aldığı seçmenin iradesini düşünüyor mu, ya da onun rızasını aldı mı?
Anayasalar çok temel davranışsal ve yönetsel kuralları ortaya koyar. Bazı davranışlar ve/veya olması gereken kurallar vardır ki, insanların vicdanlarına ve sorumluluklarına havale edilmiştir. İşte siyasi ahlak olarak literatüre geçen, fakat hiçbir yerde yazılı olarak yansımayan etik kurallar arasında, bir seçim döneminde, zaruri bir sebep olmadan, seçmenin iradesini parlamentoda temsil etmektir. Zaruret hallerinde ve en sıkışık dönemlerde yapılması gereken nazik davranış ise partiden ayrılıp tarafsız kalmak ya da milletvekilliğinden istifa etmek olabilir. Ama bir başka partiye kapağı atmanın, hele de kritik dönemlerde, bırakalım nezaketi, siyasi etik ve bireysel ahlakla hiçbir yoktur. Çünkü bu işte anında ya da geleceğe yönelik bir kişisel kazanç olduğu gün gibi ortadadır.
Suçluluk ya da etik dışı davranışlar tek yanlı değildir. Zira bu yolu teşvik eden partiyi de aynı şiddetle kınamak ve suçlamak gerekir. Seçmeninin rızasını almadan, gelecek dönemi garantilemek ya da veri zaman içinde dahi daha üst bir makama geçebilmek için parti değiştiren bir adaya........
© Evrensel
