2025-2028 ‘ulusal istihdam stratejisi’ hedefleri
Dünyada ve Türkiye’de bir süredir sermayenin emeğe yönelik saldırıları ve hak gaspları yeniden yükselişe geçti. Gelişmiş ya da az gelişmiş kapitalist ülkelerde söz konusu halk gasplarının biçimleri farklı olsa da içerikleri konusunda tam bir mutabakat söz konusu.
Sermaye güçleri günümüz koşullarında istihdam stratejilerini belirlerken içinde bulunduğu ekonomik-siyasal koşulları lehine çevirmek için her fırsatı sonuna kadar kullanmak istiyor. ‘İstihdam stratejisi’ ifadesi ile sadece üretimin ileri teknolojiye dayanan yeni örgütlenme tarzı veya yeni istihdam biçimlerini değil, üretimin, emeğin, istihdamın, çalışma ilişkilerinin ve bir bütün olarak toplumsal yaşamın sermayenin birikim stratejisi doğrultusunda yeniden düzenlenmesi hedefleniyor.
Kapitalizm, özellikle 2000’li yıllarda, kendi içinde yaşadığı dönüşümle birlikte, iş gücü ve istihdamın yapısı, çalışma düzeni ve genel çalışma kuralları açısından önemli değişiklikler yaşadı. Söz konusu değişikliklerin ortak özelliği hepsinin, özellikle yeni işçi kuşakları açısından, daha esnek, daha güvencesiz ve düşük ücrete dayanan bir yapıda hayata geçirilmesiydi.
Çalışma sürelerinin esnekleştirilmesi, sosyal sigorta ve sosyal güvenlik alanında emekçiler aleyhine yapılan düzenlemeler, özellikle emeklilik yaşının kademeli olarak arttırılması ve emekli aylıklarının düşürülmesi bu dönemin istihdam stratejisinin en somut hedefleriydi.
Sermayenin ve onun siyasal sözcülerinin benimsediği istihdam stratejisi sadece çalışma ilişkilerini kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemesiyle sınırlı değildi. Aynı dönemde çalışma ilişkilerinin taraflarının ve biçiminin değiştiği yanılsaması yaratıldı.
Çalışma ilişkilerinin, sınıf çıkarlarının karşıtlığı yerine ‘sosyal diyalog’ ‘uzlaşma’ vb. gibi kavramlara dayandığı tezleri öne sürüldü. Türkiye gibi az gelişmiş kapitalist ülkelerde emek örgütlenmesi büyük ölçüde iktidar yanlısı sendikaların desteklenmesi, sosyal diyalog mekanizmasının oluşturularak emek düşmanı yasa ve düzenlemelerin ‘müzakere’ yoluyla hayata geçirilmesi sağlandı.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) desteğiyle emek örgütlerinin esnek istihdam politikalarını benimsemesi için ‘güvenceli esneklik’ gibi asla bir arada olamayacak olan iki kavram yan yana getirildi ve ‘sosyal diyalog’ mantığı içinde hayata geçirildi. Yıllar içinde adım adım sınıf çıkarları birbirine taban tabana zıt olan sınıfların temsilcileri ‘sosyal taraf’ ya da ‘paydaş’ adı altında ‘sosyal ortak’ olarak hareket ettiler.
Sınıf çıkarının yerini ‘milli çıkar’ gibi ne olduğu belli olmayan ucube bir kavram aldı. Sınıfın en geniş kesimlerini mücadeleye çekmeyi hedefleyen mücadeleci sendikalar zayıflatılırken, ‘yerli ve milli sendikalar’ örgütlendi ve yıllar içinde ‘emek-sermaye iş birliği’ne dayalı korporatist bir yapı (devlet, sendikalar ve işverenler arasında iş birliğini savunan sistem) oluşturuldu.
AKP iktidarları döneminde tarihin en ciddi gelişimini gösteren Türkiye kapitalizmi, sürekli olarak artan işsizlikten ve yoksulluktan beslenip, sermayenin ve onun kaynağı olan sömürünün artmasını sağlarken patronlar, iş yerlerinde daha baskıcı ve otoriter uygulamaları hayata geçirdiler. Esnek istihdam ve buna bağlı olarak artan güvencesiz ve standart dışı çalışma biçimleri, yapılan yasal düzenlemeler ve fiili adımlarla yaygınlaştı. Bu şekilde sermaye birikiminin istikrarını tehdit eden düzenli, sürekli ve güvenceli istihdam uygulamaları adım adım tasfiye edilmeye başlandı.
Bugüne kadar işçilerin güvencesiz ve esnek istihdam biçimleri ve esnek çalışma süreleri açısından değişken koşullarda çalışmasına olanak tanıyan ‘esnek........
© Evrensel
