Türkiye’de gazetecilik kamu yararına risk almaktır
İktidar vites mi artırdı? Yokuş aşağı yuvarlanıyor muyuz? Üzerimize doğru bir tren mi geliyor? Sosyal medyada son dönemde yaşananları tarif için kullanılan ifadeler. Çok şükür artık otoriterleşiyor muyuz diye merak eden kalmadı ama yeni bir aşamanın emareleri çok açık belirdi.
Ayşe Barım’a açılan soruşturmayı bu köşede yazarken, soruşturma konusunun varsa en fazla rekabeti engellemeye yönelik olabileceğini ancak esas derdin dizi, film piyasasının nehir yatağını değiştirmek olduğunu söylemiştim. O soruşturmanın istenen sonucu vermediği anlaşılınca işin rengi değişti. Bir ay öncesine kadar çoğumuzun adını dahi bilmediği Barım, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüse yardım etmek" suçlamasıyla tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Dahası tutuklamaya sevk yazısında "etki ajanlığı amacı itibariyle ve kastını ortaya koyması açısından dikkate değer olduğu" ifadeleri yer aldı. Belki ilk kez geri çekilen bir yasa teklifi yürürlüğe girmişçesine tutuklamanın gerekçesini oluşturdu. Gezi, iktidar için yıllardır üzerinden atamadığı bir korku olduğu kadar araç işlevi de görüyor. Ne zaman siyaseten sıkışsa Gezi’yi itibarsızlaştırmaya girişiyor, sokağa çıkan milyonların iradesiyle alay ediyor, 78 kişinin öldüğü yangındaki gibi sorumluluğu sorgulanırken gündem değiştiriyor, değişmezse daha ileri gidip Gezi’ye yeni “planlayıcılar” buluyor. Böylece kendisine oy veren ama şüpheye de düşen kitleye yeni hedefler gösteriyor. Bu suçlamalar önce trolleri tarafından dolaşıma sokuluyor, yaygınlaştırılıyor ardından gözaltı ve tutuklamalar geliyor. Özlem Gürses’in ev hapsine dönüşen gözaltı sürecinde de gördük bunu, Barım’a dair paylaşımlarda da.
Bir hafta önce Van, Mersin ve İstanbul’da düzenlenen operasyonlarla........
© Evrensel
