AKP-TÜSİAD ilişkisinde bir kırılma anı mı: Program revize edilir, çatışmalı aşk gerilir!
‘Haddinizi bileceksiniz!’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözünün adresi TÜSİAD’ın başkanı ve yöneticisi anında polis eşliğinde savcılığa götürüldü; her ikisi hakkında yurt dışına yıkış yasağı kararı verildi.
Bu ülke tarihinde bir ilkti!
İktidar sözcüsü yayın organlarında, ‘Had bildirme’ alkışları. Ve de topluma, ‘Ülke burjuvazisine bunu yapan, haddini bilmeyene neler yapmaz’ gözdağı!
***
Yaşananlar karşısında şu sorular gündemde: Meselenin altında ne yatıyor? Mesele nereye evrilir? Hükümetin ve büyük sermayenin arkasında durduğu Mehmet Şimşek programının akıbeti ne olur?
Öncelikle belirtelim ki… İktidar ve ülkenin (İhracat, vergi, istihdam, sermaye büyüklüğü vs. açısından) büyük sermayesinin temsilcisi TÜSİAD arasındaki gerilim yeni başlamadı. Uzun süredir artarak gelen bir gerilim!
Yine belirtelim ki… TÜSİAD açıklamalarında ‘demokrasi’ vurguları öne çıksa da yöneticilerinin gözaltına alınması, ‘Devam eden yargıyı etkilemek’ gibi ‘hukuki’ gerekçelerle açıklansa da çatışmanın sebebi ne ‘demokrasi’ derdi ne de ‘hukuki’.
Meselenin özü ekonomik! Elbet de siyasi yanları da var.
***
Ekonomik sürece dair özetle başlayalım.
10 yılı aşkın süredir, ‘Nasıl bir kalkınma?’ sorusu etrafında dönen Türkiye kapitalizminin sermaye birikim tercihine ilişkin bir kavga var ortada.
2013 yılında dünyada bol ve ucuz döviz döneminin sona ermesiyle açığa çıktı.
AKP’nin kararlı uygulayıcısı olduğu… Özelleştirmelerden yabancı sermaye yatırımlarına, döviz girişlerinden çalışma yaşamının esnekleştirilmesine TÜSİAD sermayesinin de bolca ‘Ekmeğini yediği’… Uzatmaları oynayan Kemal Derviş programı 2013’te dünyadaki bu gelişmeyle birlikte çöp oldu.
O günden beri ‘nasıl bir birikim-büyüme modeli?’ sorusuna verilen yanıtlar çatışıyor. İktidar bloku içindeki çatlaklar bir türlü kapatılamıyor. AKP de sermaye çevreleri açısından bütünlüklü, kapsayıcı bir hegemonya üretemiyor.
Lakin… Bütünlüklü hegemonya üretemese de Erdoğan şu basit dengeyle süreci yönetiyordu: Ben para kazandırayım siz de susun!
Örneğin TÜSİAD, 4 4 4 eğitim sistemine eleştiri mi getirdi. Cevap hemen, “Sen sus, sana ucuz nitelikli eleman yetiştireceğiz, sen kazancına bak” oluyordu.
Başkanlık sistemine mi eleştiri geldi. Cevap hemen hazır: “Bak grev mrev oluyor mu, olmuyor. Anında hızlı müdahale! Eyyy TÜSİAD sen sağladığım huzurda, kazancına bak.”
Kârlarına bakan sermayenin pragmatizmi (faydacılığı) ile Erdoğan pragmatizmi buluşuyordu.
2010 anayasa değişikliği…
2013 Gezi protestoları sonrası hukuksuzluk…
2016 askeri darbesi girişimi sonrasındaki olağanüstü hal...
Sınıf çıkarları bakımından ihtiyaç duyduğu ‘istikrarı’ temel alarak başkanlık sistemine onay…
Tümünde Erdoğan’ın basit denklemi içinde ortaklaşıldı. Çatışmalı bir aşk hikayesiydi bu!
Aşk bakiydi amma çatışma her geçen gün şiddetleniyordu. Olağanüstü halin, 2017 anayasa........
© Evrensel
