menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

AKP-TÜSİAD hegemonya çatışmasının birkaç soruda analizi

27 3
23.02.2025

Önce hızlı bir özet!

Dünyada bol ve ucuz döviz döneminin sona erdiği 2013 yılından beri birikip gelen sermaye içi bir kavganın ortasındayız.

O yıla kadar uzatmaları oynayarak gelen Kemal Derviş programı üretimde (sanayi-tarım) ve finansta dışa bağımlı bir ülke ekonomisi yaratarak misyonunu tamamladı. O günden beri ‘nasıl bir birikim-büyüme modeli?​’ sorusuna yanıt arama sürecinde iktidar ekonomide de dış politikada da savrulup duruyor.

Aynı soruya kendi çıkarlarına göre yanıt arayan TÜSİAD da uzlaşı-çatışma denklemiyle savrulup geldiği sürecin sonunda cevabının ayrıştığını kalınca çizerek ortaya koyuyor.

Ortaya konan farklı yanıtlar, farklı sermaye kesimlerinin farklı çıkarlarına denk düşüyor.

TÜSİAD (Sermaye yapıları, yurt dışı kredi olanakları, uluslararası bağlantıları, üretimde teknolojik payı görece güçlü sermaye) ile… MÜSİAD (Finansal yeterliliği az, düşük faizli TL krediye muhtaç, ihracatı teşvikle gerçekleştirebilen, ağırlıklı olarak tekstil, gıda, mobilya gibi emek yoğun sektörlerde faaliyet gösteren görece daha zayıf sermaye) farklı yanıtlar veriyor.

Bu sermaye gruplarından ikincisinin yani MÜSİAD’ın iktidar ile organik bağı var! Buna rağmen her ikisini de kollamaya çalışan AKP iktidarı bu iki sermaye çevreleri açısından bütünlüklü bir hegemonya üretmekte yetersiz kalıyor.

Gelin şimdi bu fay hattı üzerinden sürecin kapsayıcı fotoğrafını çekelim.

1- Çatışma TÜSİAD’ın kaybettiği dönemde mi çıktı?

Hayır, tam tersi.

Kârlılıkları biraz düşse dahi bu süreçten çok olumsuz etkilenmediler. Geçen yılın son iki ayındaki sanayi büyümesi içinde en çarpıcı sıçrama, yüksek teknoloji ile üretim yapan büyük sermaye gruplarında görüldü. Bu kapsamdaki yaklaşık 4 bin fabrikada üretim yüzde 51.6 arttı.

‘Rasyonel zemine dönmek’ diye hayata geçirilen Şimşek programı da uluslararası sermaye ile birlikte TÜSİAD’ın desteklediği ‘ortodoks’ ekonomi politikaları içeriyor.

Üstelik iktidar ABD-Batı cephesiyle dış politikada da uyumlu.

Ortada iktidar sözcüsü gazetelerin attığı gibi “TÜSİAD’ın rant sistemi çöktü” başlığına uygun bir durum yok!

2- Mesele hukuk ya da demokrasi mi?

Çatışmanın sebebi ne ‘demokrasi’ derdidir ne de iktidarın yansıtmaya çalıştığı gibi ‘hukuki’ gerekçelerdir.

Egemen sınıflar (kapitalist sınıfının çeşitli fraksiyonları) içinde çatışma ve çelişme daimdir. Türkiye’de iki olgu egemen sınıf içi gerilim ve çatışmayı her geçen gün tırmandırıyor.

Birincisi; devlet, parti-lider ‘bir’leşmesi. Bu durum, devleti, farklı sermaye fraksiyonları arasındaki denge gözetme tutumundan uzaklaştırıyor.

İkincisi ise; ekonomik süreçlerin ‘siyasileşmesi’; yani ekonomik sürece, sermaye fraksiyonları arasında rekabete izin veren piyasa kurallarının dışında müdahale edilmesi. TÜSİAD’ın ihale süreçlerinde kamunun ağırlığının ‘Adil rekabet ortamını bozduğu’ eleştirileri de tam da bu duruma işaret ediyor.

TÜSİAD da aleyhinde işleyen bu süreçte, ‘Piyasa kurallarının işlediği’, lehine sonuç yaratacak düzenlemeler yapılması talebinde bulunuyor. İktidara yönelttikleri ‘hukukun üstünlüğü’ veya ‘öngörülemezlik’ eleştirileri de piyasanın ‘kurallı’........

© Evrensel