Taksim Meydanı’nda Jamal’la
1 Mayıs’ın öncesinde ardında çok konuşuldu yazıldı Kadıköy ve Taksim seçimleri hakkında.
Bir Beyoğlu sakini olarak senelerce örgütlü güçlerle birleşmek adına Taksim’den kalkıp bir kent suçu gördüğümüz Maltepe Meydanı’na gitmek yükünün istiap haddini aşmış olmalıyım ki Taksim’den Taksim’e çıkmak konusundaki inadımı ve irademi susturamadım. Bir başıma meydana ulaşmayı başardım, ayağımı bastım, çıktım bir terastan numaralı gözlüğümle geniş açıya da baktım. Buruk ve minik bir gurur, devcileyin bir hüzün.
Kime ne faydası oldu bu sessiz eylemin? “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda, ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında” dedim içimden. Adım attırmadıklarını sandıkları anda orada olmak, bizi meydandan sökebilirsiniz ama meydanı bizden sökmezsiniz demenin hazzı anca. Hiçbir kutsalım olmadan geride bıraktığım 45 senede, bir prensibe olsun kendi kendime sahip çıkmış oldum işte. Bu ülke her iyi duyguya bir de keder eşlik ettirir. Örgütlü güçler Şişli’de şiddetle gözaltına alınırken Taksim’de bireysel eylemin bedelsizliği bazen ölçülemez bir ağırlık işte insanın sırtında. O yükle döndüm evime.
Bir sürü arkadaş soruyor: Vay sen nasıl çıktın oraya kadar ve nasıl dönebildin sorunsuz evine?
Semtin sahipleri sakinleridir, her ara sokağı avcumun içi gibi biliyorum, her bina arası geçişi, kestirmeyi, hangi esnafın gözetip hangisinin muhbirlik edeceğini, polislerin ne zaman mola vereceğini ve bu semte gelen hangi turiste kendimi benzetebileceğimi, hangi turistlerin bulaşılmaz bulunduğunu da biliyorum.
Taksim’e çıkmak için ara sokakları, bariyerleri, iğne atsan düşmez kolluk kuvvetlerini kah aralarından sızarak kah vize ihtiyacı olmayan bir sarışın taklidi yaparak aşmaya çalışırken meydana 30 metre kala, istifini hiç bozmadan kartonunda uyuyan bir evsize denk geldim. Yanında özel eşyalarının bulunduğu büyük naylon poşeti, üzerinde battaniyesi, ayakkabılarının üzerine bir çaput örterek yaptığı yastığı ile demir bariyerlerin sürtünme gıcırtısı, telsizlerin cızırtısı, megafonların uyarıları arasında gerçekten bebekler gibi uyuyordu.
Aklımdan geçenlerin bir köşeye sığmayacağını düşündüğüm anlardaki gibi 1 Mayıs yazısı için de edebiyata sığınayım dedim. Zira benim meydana ulaşabilmem de milyonları semtten söken bir iktidarın bir sokak insanını köşesinden kaldıramayışı da daha yeni okuduğum bir kitapta geçiyordu: Selahattin Demirtaş’ın son romanı Jamal’da.
Demirtaş’ın son dört kitabı, benim için........
© Evrensel
