Meclis alacaklı işçiler için görevini yapsın!
Hakkı ödenmediği için dava açmak zorunda kalan yüz binlerce işçi, birkaç ikilemle karşı karşıya kalmaktadır. Bunlardan birisi, dava bitip alacağını tahsil ettiğinde, dava tarihindeki alacağının gerçek değerinin yüzde 30-40’ını alabilmesidir.
Bunun birkaç nedeni vardır. Birincisi davalar uzun sürmektedir ve uzun yargılamanın sorumlusu işçi tarafı değildir. Mesele yapısal bir meseledir. İkincisi ise enflasyonla işletilen faizler arasındaki uçurumdur. İşleyen faiz, paranın değerini korumamaktadır. Bu durum eski Borçlar Kanunu’nda munzam zarar, yeni kanunda ise aşkın zarar olarak tanımlanmaktadır. Borçlar Kanunu’nun 122. maddesine göre “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.”
Aslında madde bir yanıyla çok açıktır. Alacağın faizle de karşılanamayan değer kaybını zarar olarak yorumladığınızda işçiler için aşkın zarar davası yoluyla gerçek alacağına ulaşma imkanı bulunmaktadır. Cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, altın fiyatları, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma zararı ispata yetmektedir.
Gel gör ki mahkemeler aşkın zarar konusunu doğru yorumlamadığı için bu madde enflasyon karşısında alacağın erimesini engellememektedir. Çünkü mahkemeler alacağın gerçek değerinin erimesini zarar olarak görmekten........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d