İşçi haklarında 45 yıldır devam eden tasfiye
12 Eylül birçok bakımdan milattır. Kimilerine klişe gelse de 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbe, Türkiye işçi sınıfı için gerçekten tersine bir dönüm noktası olmuştur. Sadece sosyal ve siyasal bakımdan değil, işçilerin yasalardan doğan hakları bakımından da önemli bir dönüm noktasıdır.
İş mevzuatına baktığımızda 12 Eylül’ün işçiden götürdüklerini ve halen devam eden 12 Eylül düzenini apaçık görmek mümkündür. 12 Eylül’den hemen sonra 1475 sayılı İş Kanunu’nda kıdem tazminatı tavanı vb. gibi önemli değişiklikler yapılmış, 2003 yılında ise 4857 sayılı İş Kanunu çıkarılmıştır. 274 Sendikalar Kanunu’nun yerine 2821 sayılı Kanun, 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun yerine de 2822 sayılı Kanun çıkarılmıştır. 2012 yılında ise bu iki kanun 6356 sayılı Kanun’da birleştirilmiştir. Ayrıca 2017 yılında ise ara buluculuk ve zaman aşımı düzenlemelerini içeren İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Bu yasaların ne götürdüğünü belli temel haklar üzerinden aktarmaya çalışalım.
12 Eylül darbesinin ilk günü devam eden tüm grevler ve DİSK’in faaliyetleri yasaklanmıştır. 15 Eylül günü, Türk-İş dışındaki konfederasyonların hesapları bloke edilmiş, ardından 2364 sayılı ve 24 Aralık 1980 tarihli Kanun’la toplu pazarlık ve grev hakları askıya alınmıştır. Bu yasa ile olağanüstü yetkili Yüksek Hakem Kurulu sistemi devreye sokulmuştur. YHK’ye yürürlük süresi sona ermiş bulunan iş kolu veya iş yeri toplu iş sözleşmelerini gerekli gördüğü değişiklikleri yapmak suretiyle yeniden yürürlüğe koyma gibi olağanüstü yetkiler tanınmıştır. 12 Eylül’ün ürünü olan YHK sistemi 45 yıldır varlığını sürdürmektedir.
12 Eylül darbecilerinin ilk uygulamalarından birisi de 1975’te uygulamaya konulan, ancak 1979’da Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kıdem tazminatı tavanını........
© Evrensel
