menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İktidar için bazı yollar mübah mı? Lise kaç yıl olsun, Milli Eğitim Akademisinin sınırı ne olmalı? Ya Cumhurbaşkanlığı ve İmamoğlu meselesi?

32 9
21.03.2025

Ayırt edebilmek ve sınır sorunu felsefeden üniversiteye yargıya Cumhurbaşkanlığına temel bir meseleyi oluşturuyor. Türkiye’de her gün bir mesele daha ortaya çıkıyor, zaten sorunlar çok. Dahası bazı durumlarda at izi it izine, eşek eti dana etine bilerek karıştırılıyor. Hele de iktidar savaşlarında tüm kişi, kurum ve memleket karıştırılıyor.

Kim ortalığı karıştırıyor, kimin yaptığı diğerinden daha büyük bir tedhiş terör, memlekete ve insanlığa kim daha çok iyilik yapıyor sorusunu zaten unuttuk, kim daha büyük kötülük yapıyor?

AKP’nin klasik hale gelmiş her hafta milli eğitimde bir şey yapma durumu var. Bu hafta 12 yıllık eğitimin 11 yıla düşürülmesi, 4 yıllık liselerin 3 yıla düşürülmesi ile ilgili tartışmalara değinecektim, bu arada bir gün daha çıktı, önceki gün (19 Mart’ta) Milli Eğitim Akademisi Başkanlığı Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlanmış, ona da değinecektim.

Bu mühim konular başka bir süren gündemin pik yapması ile biraz gölgelendi.

İç içe geçip karışıp giden terör, yargı, iktidar: İstanbul Savcılığı, Üniversitesi, Belediye Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı

Rejimlerin mi diyelim AKP’nin mi diyelim, klasik hale gelmiş siyaset yapma tarzlarından biri de yargının siyasal bir araç olarak kullanılmasıdır. AKP hakkında yürütülen kapatma davası yargının dahli olan işlerdi. Ergenekon, Gezi, belediyelere kayyım da. Sivas Madımak davası da. Sinan Ateş davası da. Üniversite öğrencilerinin disiplin suçundan, yatay geçişten, imzacı akademisyenlerin gözaltı, yargılanmasına, işinden hayatından olmasına kadar durumlar da hep iktidarların ve yargının dahli olduğu işlerdir. Son dönemin klasiği bu hafta pik yaptı, TÜSİAD başkanlarından sonra uzun süredir zaten sürdürülen inceleme, soruşturma ve davalar İstanbul Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı aday adayı İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına kadar vardı. Dahası bu süreçte üniversitelerin de dahli oldu. Yürütmenin ve yürütmenin başının, yürütücü partinin, yüksek yargı mensuplarının belirlenmesinden Adalet Bakanlığına zaten dahli var. Öcalan’la yürütülen süreçte dahli var. İstanbul’a dahli var. Suriye’ye dahli var.

Her hafta, her gün gündem çok, her an biri daha öne çıkıyor, toplamda ülkeye ne oluyor, hepsi bunun bir parçası, her gün biri biraz daha öne geçiyor, bu yazının odağı da MEB’den Cumhurbaşkanlığına, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Savcılığı, İstanbul Belediye Başkanı örneğinde başka bir yakıcı gündeme döndü.

Sorular ve ölçüler: Ayırt etme gücünüzü, kafanızı yemeyiniz

Ayırdında olmak insanı kafasıyla insan yapan temel hasletlerden. Kafayı yememek, ayırdına varmak ve ayırt edebilmek için birkaç soru ile başlayalım.

En başta şöyle bir soru ile başlayabiliriz: Bir şeyin gerçek olup olmaması, iyi olup olmaması, güzel olup olmaması neye bağlıdır?

İkincisi: Bir şeyin biçimi içeriğinden ayrı mıdır? Öz-biçim ayrımı nereye kadar yapılabilir? Öz-biçim bir şeyin veya sürecin birbirinden ayrılmaz iki yanı mıdır?

Üçüncüsü: Her bir şey bir diğer şey ile aynı şey mıdır?

Dördüncüsü: Bir konuda yapılması doğru olan, onunla aynı tip olmayan bir konuda da doğru........

© Evrensel