menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CHP ne istiyor: Bozma, restorasyon/dönüş, reform, devrim

23 15
04.04.2025

Tarih kırılmalarıyla birlikte diyalektik bir süreklilik de arz ediyor. Son kırılma noktası olarak 1945’lerden bugüne yaşadıklarımız kendi içinde bir süreklilik arz ediyor. En son güncellenen hali ile askerlerden/Ergenekon’dan başlayarak darbe, olağanüstü hal ve KHK’ler dönemi, cumhurbaşkanlık/reislik dönemi, imam hatip ve ÇEDES dönemi, belediyelere ve üniversitelere kayyım dönemi, Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmaması, Kemalist teğmenler vakası, TÜSİAD’a ve CHP’ye, medyaya, yargıya kadar operasyon çekilmesi ne anlama geliyor? Bunlara karşı önce 2013’teki Gezi, şimdi 19 Mart 2025’ten bugüne gösterilen direnç ne anlama geliyor? Köşenin bugünkü konusu bunlara dair birkaç soru olacak.

Düzenler ve bozuk düzen halleri

Aristoteles yönetim biçimlerini saf ve bozuk halleri ile sınıflandırmıştı. Hobbes da bu geleneği sürdürüyor, 1651 basımı Leviathan eserinde yönetimi şiddetle bağıntılı değerlendirdikten sonra devlet biçimlerini üç ana grupta topluyor:

Egemenlik iki yoldan elde edilir. Birincisi doğal zor ile edinilmiş devlet. İkincisi, gönüllü olarak, siyasal bir devlet veya sözleşme ile kurulmuş bir devlet.

Değişik devlet biçimleri sadece üç tanedir. Temsilci bir kişi olduğunda, devlet bir MONARŞİdir; bir araya gelecek herkesten oluşan bir heyet ise DEMOKRASİ’dir veya halk devletidir; sadece bir kesimin heyeti olduğunda ise ARİSTOKRASİ adını alır.

Monarşi yönetimi altında memnun olmayanlar ona tiranlık derler; aristokrasi’den memnun olmayanlar ise onu oligarşi olarak adlandırırlar; yine, demokrasi yönetiminden zarar gördüklerini düşünenler, ona, yönetimsizlik anlamına gelen anarşi adını verirler. (Hobbes 1992 [1651], s.130, 139).

Weber’in tanımlaması ile patrimonyalizm (kutsallıktan meşruiyetini aldığını iddia eden hanedanlık) Osmanlı yönetim biçimini oluşturuyordu, Mentesquieu buna keyfi yönetim/ istediği gibi ferman çıkarma anlamında “despotluk” diyordu. Yani Moğolların barbarlığının evrilmiş halini Osmanlı despotluğu oluşturuyordu. II. Meşrutiyet ve cumhuriyet, demokrasi olamasa da ulusçuluk anlamında, “ulus devlet” anlamında bir ilerleme idi, otoriter bir halkçılık ve ilerlemecilik hedef alınmıştı.

Otoriter altı okun - cumhuriyetçilik, ulusçuluk, halkçılık, devletçilik, laiklik, devrimcilik- devlet ilkelerinin bozuk halini 1945’lerden bugüne popülist NATO’culuk, popülist piyasacılık ve lümpenlik aldı.

İş oradan da daha bozuk hale geldi.

Güncel haliyle patrimonyalizmin bozuk halini ise mütaşeriklik (müteahhit, taşeron, tarikat, şeriatçı şerikliği) oluşturuyor. Parlamentarizmin bozuk halini cumhurbaşkanı hükümet sistemi oluşturuyor. Yükseköğretimin, bilimsel özgürlüklerin bozuk halini YÖK oluşturuyor. Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının bozuk halini Saray, parti ve HSK oluşturuyor. Sayının, matematiğin, istatistiğin bozuk halini TÜİK oluşturuyor. Modern okulların bozuk halini imam hatipler oluşturuyor. Sendikacılığın bozuk halini yandaş sendikacılık oluşturuyor.........

© Evrensel