Aldanmaya bahane arayanlar!
TÜSİAD’ın iki üst yöneticisinin Erdoğan yönetiminin ekonomi politikasına ve yargı organlarının “güvenlik güçleri”yle birlikte kitlelerin düzen hukukuna “güveni”ni artan şekilde sarsan uygulamalarına getirdiği itiraz ve ona Bakan Tunç başta olmak üzere Saray cephesinden verilen şiddetli yanıtlar yeni bir tartışmaya yol açtı. Bir tarafta “Ya ne oluyor, bu yönetim tekelci burjuvazinin çıkarlarını temsil etmiyor muydu, baksanıza onların en büyüklerine de saldırıyor” şaşkınlığı; öte yanda “İyi ya muhalefet cephesi genişliyor” beklenticiliği. TÜSİAD ile işçi sınıfını, ikisine de saldırı var gerekçesiyle “Aynı cephede yan yana” gösterme meraklıları, “Hepimiz aynı gemideyiz” tellallığı yapanların yanına hizalandılar! O bir yana, demokrat, hatta sosyalist olma iddiasındaki kimileri de bu karşılıklı atışmayı, Saray yönetiminin “sermaye karşıtlığı”na kanıt olarak göstermeye yöneldiler. Emre Kongar Cumhuriyet’te, “Bazı aymazların sandığı gibi bu rejim, sermayeden yana değildir; tam tersine, sermayeye de karşıdır” diye yazdı. Gerekçesi, Erdoğan yönetiminin “sadece kendi oligarşisinden yana” oluşuydu!
Yaşananlar yukarıdaki türden beklenticiliği haklı çıkaracak ya da Kongar ve benzeri düşüncede olanların ileri sürdükleri denli sade, basit ve net midir? Elbette hayır! Kurt ile kuzuyu birlikte gütme hayalleri kuran çobanın teselliyi masallarda aramasından çok daha farklı bir durum söz konusudur.
TÜSİAD yöneticileri, devlet yönetim tarzı ve uygulamalarından bazısını ilk kez eleştirmiyorlar. Daha önce de karşılıklı atışmalar yaşandı. Erdoğan’ın TÜSİAD’dan gelen eleştirilere karşı, “Grevleri olağanüstü halden yararlanarak erteliyoruz, daha ne........
© Evrensel
