İstanbul’da Yetişmek ve Londra’da Çalışmak
İki şehir, iki tempo, iki kültür. Fakat tek bir biz.
Bazı şehirler vardır, sizi büyütür. Bazı şehirlerse dönüştürür. İstanbul bizi büyüttü, Londra ise dönüştürüyor.
Bu iki şehir arasında mekik dokuyan bir yaşam kurduğumuzda fark ettik: Kariyer sadece meslekle değil, çevreyle de şekilleniyor. Ve aynı işi iki şehirde yapmak, çoğu zaman bambaşka bir insan olmak anlamına geliyor.
İstanbul’un hızlı, çok sesli, çok yönlü doğasında yetişmek, bize aynı anda pek çok şeyi düşünme becerisi kazandırdı. Zamanla yarışmayı, çözüm üretmeyi, krizi anında yönetmeyi öğrendik. Çok konuşanı da çok susanı da okumanın inceliğini orada öğrendik.
Ancak Londra’ya geldiğimizde gördük ki; bu becerilerin bazıları değerli, bazılarıysa törpülenmeye ihtiyaç duyuyor. Çünkü burada daha az kelimeyle daha çok şey anlatmak, planlı ilerlemek ve her şeyden önemlisi kişisel alanı tanımak ve tanımlamak gerekiyor.
İstanbul’da zaman genellikle “yetişilecek şey”dir. Bir toplantıdan diğerine koşturur, gün içinde onlarca kararı eş zamanlı alırız. Zamanı yönetmek, çoğu zaman esneklik ve çeviklikle anlam kazanır.
Oysa Londra’da zaman bir düzen içinde akıyor. Dakiklik yalnızca nezaket değil, bir profesyonel taahhüt. Bir görüşmeye beş dakika geç kalmak, iyi niyeti gölgeleyebiliyor. Ve işler önceden planlandığı gibi ilerliyor — sürprizler minimumda.
İstanbul’un doğasında olan “improvisation” (doğaçlama), Londra’da........
© Eurovizyon
